Ramazan ayında öne çıkan oruç bireysel bir ibadet olarak algılansa da bu ayın öne çıkan diğer ibadetleri olan teravih, zekât, fitre doğrudan sosyal boyutlar taşır.
Oruç tutmanın başkalarının halini anlama, başkalarına el uzatma, başkalarıyla birlikte iftar ve sahur yapma gibi boyutları dolaylı sosyallik içerse de diğer ibadetlerle birlikte nazara alındığında içtimai ibadet olgusu çok baskındır.
Ramazan ayları kardeşliğin, dostluğun, iyilik ve yardımlaşmanın zirve yaptığı aylardır. Her ne kadar küresel salgın şartları sosyalliğe sekte vuran bir etki yapsa da Ramazan'ın dayanışma ve yardımlaşma boyutunu asla ihmal etmemeliyiz.
Bireysel tedbirler dikkat etmek sadece kendimiz değil başkalarının haklarını gözetmek açısından da gereklidir. Bununla birlikte herhangi bir risk ve tehlike oluşturmadan insanlara sahip çıkmak, kol kanat germek, derdine deva olmaya çalışmak mümkündür.
Salgın hastalık sebebiyle işini kaybeden, işi bozulan, ekonomik sıkıntılara duçar olan insanlar olduğunu biliyoruz.
Devletin sosyal destek ve yardımları bu alanı rahatlatmayı amaçlasa da vatandaşların da toplumsal sorumluluk hissiyle elinden gelen katkıyı vermesi gerekir.
Bu ayda daha çok insanı maddi-manevi olarak kucaklamak, daha çok öksüz ve yetime sahip çıkmak, daha çok mağdur ve mazluma kol kanat germek, daha çok muhtaca elimizi uzatmak zorundayız.
Ramazan ayı hem manevi yaralarımıza şifalı bir merhem olmaktadır hem de maddi sorunlarımıza derman olmaktadır.
Bu yüzden empati, sempati, diğerkâmlık, îsâr gibi kavramları yeniden hatırlamalıyız.
Diğerkâmlık sosyal bir duygudur, başkalarını da düşünmeyi, bencilliği aşmayı ifade eder.
Îsâr kavramı da bencillik yaparak kendi menfaatini düşünmek yerine fedakarlık yaparak başkalarının menfaatini öncelemeyi anlatır.
Modern zamanlarda empati olarak kullanılan kelime aslında diğerkamlık ve îsâr'ın taşıdığı anlamları anlatır.
Ramazan ayı birbirimize kenetlenme, yek vücut olma, tek bir ruhla hareket etme ayıdır.
"Müminler birbirlerini sevmek, acımak ve şefkat hususunda bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsızlanırsa diğer uzuvlar da uykusuzluk ve ateş ile ona iştirak ederler" hadis-i şerifi özverili bir şekilde kenetlenerek birlikte yaşamayı anlatır.
"Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger, 'Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster' diyerek dua et" ayet-i kerimesi (İsrâ Suresi, 24. Ayet) hem empati yapmayı hem vefalı olmayı emreder.
Anne-babamız, akrabalarımız ve yakın çevremizden başlayarak tüm insanlara merhamet elimizi uzatmalıyız ki, Cenab-ı Allah da bize rahmet ve merhamet etsin.
Hoşgörü ve merhamet timsali olan Hz. Peygamber (sav) hoşgörüyü bireyler arasında tek taraflı değil, karşılıklı uyulması gereken bir davranış biçimi olarak görmüş; "Hoşgörülü davran ki, sana da hoşgörü ile davranılsın" buyurmuştur.
Bu ayda içe dönmek, nefs muhasebesi yapmak, maneviyatımızı ve iç âlemimizi ıslah etmeye çalışmak başkalarına sırtımızı dönmek anlamına gelmez.
Mazluma, mağdura, muhtaca, mülteciye doğru her hareketimiz içe doğru büyük bir sıçramadır, güzel ahlak ve kemalat üretir.