DEAŞ örgütü, önlenemez bir hızla Suriye ve Irak’ta ilerliyor. Haziran ayında Musul’u DEAŞ’tan kurtarmak üzere operasyon düzenlenmesi beklenirken, Ramadi kenti de düştü. “DEAŞ, Bağdat’a daha da yaklaştı” cümlesi yanlış olacak gibi, zira 2014 yılının Şubat ayında Felluce’nin düşmesiyle DEAŞ zaten Bağdat’a 70 km yaklaşmıştı. Ramadi ise Bağdat’a 110 km uzaklıkta.
Bağdat’tan sorularımı yanıtlayan bir yetkili sadece 200 civarı DEAŞ’lının Ramadi’yi aldığını anlatıyor. 6000 civarı yerel güç adeta DEAŞ’a hediye etmiş Ramadi’yi.
Bu kentin düşmesi ABD, Irak hükümeti ve uluslararası koalisyon için hezimet niteliğinde. Musul’a DEAŞ örgütü birdenbire girmişti. Beklenmedik bir anda gelişmişti. Ancak Ramadi 13-14 aydır çember altındaydı ve adeta bağırarak geldi DEAŞ işgali. Kentin 10 km yakınında olan DEAŞ örgütü sonunda kenti çatışmadan ele geçirdi. İntihar saldırılarıyla panik ortamı yaratıldı. 16 Mayıs günü Ramadi’nin düşmesinden bir gün önce Irak özel kuvvetleri çatışmadan kentten çıktılar.
Silah üstünlüğüne rağmen çatışmadan kentten çıkılması, Irak açısından tam bir itibar kaybı. Bölgeyi iyi bilen kaynaklarım bunda etkili olan nedenlerden biri olarak yerel güçlerdeki dağınıklığı gösteriyorlar.
İnancı azalmış ve Bağdat yönetiminden beklediği desteği alamamış yerel unsurların kenti çatışmadan terk ettiklerine dikkat çekiliyor.
Öte yandan, Ramadi’nin düşmesi Musul operasyonunu iki yönlü etkileyebilir uzmanlara göre. Haziran ayında olması beklenen Musul operasyonu daha da ertelenebilir. Ya da “haşti şaabi” denen yerel Şii milislerinin de katılımıyla daha etkili bir operasyon düzenlenebilir.
Peki uluslar arası koalisyon ne yaptı? Ne yapabilir? Bir rehavetle bir hezimet modu arasında gidip gelen uluslararası koalisyonun iki ana rolü var Irak açısından. Eğit-donat faaliyeti ve hava saldırıları.
Kağıt üzerinde bu iki ana rol yazılı olsa da Irak’ta sahada “uluslararası koalisyon” ifadesinin karşısında “rehavet” ve “hezimet” kelimeleri yan yana yazılı duruyor. Tabii, farklı dengeler nedeniyle DEAŞ’ın önü özellikle açılmıyorsa.
Başmüzakereci Volkan Bozkır ve AB gündemi
AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır hafta içinde gazetelerin dış haberler servisi yöneticileriyle yemekte bir araya geldi. Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin iyimser mesajlar verirken, hafta içinde açıklanması beklenen Avrupa Parlamentosu Türkiye raporuna ilişkin de raporun “bir son dakika değişikliği olmazsa” yaşanabilir olduğunu kaydetti. Rapor, seçimler sonrasına kaldı. Pek çok konu gibi AB başlığı da seçimler sonrasını bekleyecek. Bu arada, AB ile gümrük birliği konusunda son dönemde yoğunlaşan müzakerelerin devam ettiğini, “henüz sonuçlanmadığını” ve bu çerçevede bakanlılar arası bir kurul oluşturulduğunu not düşelim. Bu kurul Bozkır’ın koordinesinde seçimlerin ardından çalışmalarına hız verecek. Koordinasyonun tek elden başmüzakereci Volkan Bozkır’da olacağını vurgulayalım. Seçimler sonrası başta vize ve gümrük birliği konuları olmak üzere hararetli bir AB gündemi bekliyor bizi.