BBC’nin yaptığı habere göre, geçen ay ABD-İngiliz koalisyonu, içinde YPG’nin de bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri yardımıyla 250 DEAŞ’lıyı aileleriyle birlikte Rakka’dan tahliye etmiş. Bu tahliye, DEAŞ’ın Rakka’yı teslim etmesi karşılığında yapılan bir pazarlığın sonucuymuş.
Kabaca ifade etmek gerekirse, Rakka’yı savaşarak ele geçirmek yerine pazarlıkla ele geçirme tercih edilmiş, bu tercihin fiiliyata dökülmesinde DEAŞ’ın can düşmanı olan gruplar kullanılmış. Böylece DEAŞ’ın en fazla öldürdüğü, hedef ve rehin aldığı kesimler, kendilerini mahveden yüzlerce kişinin güvenli bir şekilde bölgeden çıkmasına yardımcı olmuşlar.
Bu konuda bilgi veren kişilere göre, söz konusu kirli pazarlık daha fazla insanın ölmemesi için yapılmış.
Suriye’deki savaşı başından beri hatırlamak ve daha fazla insan ölmemesi için ne türden uygulamalar yapıldığı bulmak gerekiyor. Muhtemelen ne kadar aransa bulunamayacak bir gerçeklik var; ölmemesi istenenler Suriyeliler değil, bölgeye dışarıdan gelen asker ve para-militer güçler. Dolayısıyla gerekçe pek ikna edici değil.
Düşmanı salıverme
Hal böyle olunca, neredeyse tüm dünyanın savaştığı, ama bir türlü yenmeyi başaramadığı DEAŞ’ın değil, DEAŞ içindeki bazı kişilerin kurtarılması istenmiş diye düşünmek mümkün.
Öte yandan koalisyon güçlerinin Rakka’yı ele geçirmesi üzerinden bir askeri başarı öyküsüne ihtiyacı olanların da bulunduğu anlaşılıyor. Bu başarı öyküsünün Trump’a yaraması kadar ABD-YPG ittifakını da meşrulaştıran, gerekli göstermeye yarayan bir yanı bulunuyor.
Bugün gelinen aşama ise başarı öyküsünün yerle yeksan edilmesi anlamına geliyor, zira savaşa dayalı bir başarı olmadığı ortaya çıktığı gibi, kirli bir pazarlığın gizli tutulması da sağlanamamış durumda. Üstelik sorunsuzca dünyaya yayılmasına izin verilenler, koalisyon ülkelerinde insanların ölmelerine neden olan eylemler yapmış bir örgütün elemanları.
Bir kısmı Suriye’ye dağılan DEAŞ’lıların bir kısmı da “batıya” doğru hareket etmiş. Demek ki bu insanların daha gerçekleştirecek görevleri bulunuyor. Serbest bırakılan DEAŞ’lıların Türkiye de dahil olmak üzere Batı ülkelerinde eylem yapmaları halinde, bunun hesabını kime sormak gerekecek acaba?
Siyasi fatura
Haberi yapan BBC de tam bu soruya dikkat çekiyor. İma edilen, Trump’ın amaca gidebilmek için en kirli işlere bile onay verebileceği yönünde. Ancak bu gelişmeden doğrudan Trump’ın haberi bile olmayabilir. Dolayısıyla siyasi faturası Trump’a çıksın diye deşifre edilmiş bir durum söz konusu olabilir. Gayet tabi bu arada BBC’nin İngiliz hükümetini de Trump’la işbirliği yapmaktan imtina etmeye çağırdığı söylenebilir.
DEAŞ denen yapının nasıl yapılandırdığı, kimler tarafından oluşturulduğu sorusunun daha uzun bir süre yanıtsız kalmayacağı anlaşılıyor. Bu olay, ABD’nin öne çıkmasına yol açtı. Ayrıca DEAŞ’ın ABD menşeli silahlar kullandığı iddiaları da giderek daha fazla ileri sürülür oldu. BBC’nin haberinde DEAŞ’la mücadele eden grupların doğru dürüst silah bile kullanmadıkları belirtildiğine göre demek ki esas iyi silahlar DEAŞ’ta.
Ancak DEAŞ konusunda ABD’nin öne çıkması, “esas oğlanın” ABD olduğu anlamına gelmiyor. Bu, daha çok gerçek oyuncunun saklı kalabilmesi için Trump’ın feda edilmesi yönündeki bir çaba hissi veriyor. Eğer bu mesele büyük bir mesele olarak işlenmeye devam ederse, İngiltere’de bir kaç üst düzey bürokrat ya da asker yargılanır, görevden alınır ama ülkeye bir şey olmaz. ABD’de ise Trump Pentagon’a dokunabilir mi, dokunursa ne olur, emin olunamayan bu.