İran'da yaşananlar bizi fazlasıyla ilgilendiriyor.
1979 devrimi Türkiye'de sayıca azımsanmayacak bir kitleyi etkilemişti. Humeyni'nin Tahran'a inişi dünya sistemini tedirgin etmiş ve bölge ülkelerinden dikkatle izlenmişti.
Zaman gösterdi ki İran rejimi Müslüman halklar için rol-model olacak bir sistem inşa edemedi. Yapısal sorunların yanı sıra Irak'la uzun süren savaş, Lübnan'da olup bitenler İran'da makul bir siyasetin hakim olmadığı algısını doğurdu.
İran devrimi 43. senesinde sokakta başlayan eylemlerle sorgulanıyor. Elbette olup bitenleri yalnızca irşad polisine fatura edemeyiz. İran'da yaşanan ekonomik sıkıntılar bir yana dünya sisteminden uzak tutulan gençlerin birikmiş talepleri var. 1970'lerin İran'ı yok artık. Şehirleşmiş nüfus eğitimli hale geldi. Kadınlar eğitimli ve bilinçli. Bir dışavurum aracı olarak sinema, edebiyat, resim kendilerini ifade edemeyen kitlelerin dünyaya açılma alanı oldu.
İç dinamikleri rahatsız eden yıllanmış sorunlar var. Sınırlı internet, bankacılık sisteminden yoksunluk, küresel ticarete katılamamak gençleri rahatsız ediyor. Batı sistemi ise böyle büyük bir nüfusun küresel şirketlerin müşterisi olmasını istiyor. Büyük şirketlerin iştahını kabartan bu ülke kapitalizmin markalarıyla donatılmak isteniyor. Tıpkı İsmet Özel şiirindeki gibi. "Fly pan-am, drink coca cola..."
43 yıllık deneyimin ardından Türkler İran'a değil İran halkı Türkiye'ye yönelmekte. Hemen her yaştan İranlı'nın hayranlık beslediği Türkiye, doğal süreçte İran'ın geleceğini etkileyecek mi? Bu sorunun cevabını zaman gösterecek. İran kendi iç reformunu yaparak halkını rahatlatacak mı yoksa Batı ittifakının müdahalesiyle kaosa mı sürüklenecek?
Neler oluyor?
Afganistan'dan çekilen ABD'nin ülkeyi Taliban'a teslim etmesi, İran-Afganistan sınırındaki gerilimi artırdı. Pakistan'ın Afganistan'da artan nüfuzu Tahran'ı rahatsız etti.
Türkiye-Azerbaycan-Pakistan ilişkilerindeki yüksek diplomasi İran'da bir kuşatılma sendromu yaratmış olabilir. Ancak uzun zamandır Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de yürütülen vekalet savaşlarına baktığımızda İran yönetiminin daha sakin tepkiler vermesi beklenirdi.
Karabağ zaferine giden süreçte Tahran'ın Erivan'a destek vermesi hem Azerbaycan'da hem de Türkiye'de şaşırtıcı bir etki yarattı. Zengezur koridoruna karşı çıkan Tahran yönetimi Türkiye'nin kendisini baypas edeceği ticari güzergahtan fazlasıyla rahatsız oldu.
Rusya-İran-Hindistan lojistik koridoru dikkatlerden kaçmıyor. Özellikle yaptırımlarla karşı karşıya olan Rusya için Hindistan bir nefes borusu. Güney-Kuzey ticaret yolu (INSTC) St. Petersburg limanından çıkan bir konteynerin 25 gün içinde İran'ın Bandar-Abbas limanına ve gemiyle Hindistan'a teslimini sağlıyor. Tek evrakla entegre transfer iddiası taşıyan proje Hindistan-Rusya arasındaki en hızlı koridor olma yolunda. İran bu projenin finansmanında isteksiz olan Bakü'den rahatsız ve zor durumdaki Rusya'nın finansmanına ihtiyacı var.
Hazar havzasında Türkiye-Azerbaycan koridorunun ulaşacağı ticaret payı şimdiden Tahran'ın uykularını kaçırıyor. Hazar çevresindeki Türk devletlerinin Türkiye ile siyasi ve ekonomik adımları Hazar limanlarındaki İran ticaretini endişeye sevk ediyor. Tahran hükümeti Azerbaycan'a karşı hasmane bir tutum sergiliyor.
İran'ın Rusya-Çin-Hindistan gibi ülkelerle olan ilişkisi ABD'yi doğrudan rahatsız ettiği gibi Körfez ülkelerini rahatsız eden sert hamleleri var. Şii yayılmacılığı diye bilinen İran'ın araçsallaştırdığı Şiilik, siyasal nüfuzunu artırıp "Lübnanlaştırmak" istediği ülkelerde sıkça kullandığı bir yaklaşım. Irak siyasetinde yaşananlar, Yemen'de olup bitenler, Suriye'deki milisler İran'a tepkileri artıran süreçler.
İran'ın dışarda yürüttüğü adımlar İsrail ve Körfez ülkeleri arasında iş birliğini doğurdu. Rusya'ya kamikaze drone sattığı iddiaları ise Tahran'ı nükleer görüşmeler sürecinde yoracak görünüyor. Analistler İsrail'deki son seçimin bir savaş kabinesi olduğu görüşünde. Körfez-İsrail-ABD ittifakı İran'a müdahale edebilir mi? Bu soru bölge gündemini meşgul edecek görünüyor.
İran'ın Hazar'da nüfuz kaybetme korkusu ve Hazar'ın statüsü tartışmaları bir yana Azerbaycan'ı tehdit eden tutumu ancak akıldışı bir cephe açmak olarak yorumlanabilir. İran'ın yeni düşman yaratma arzusu İran halkını sefalete sürükleyecek ve daha büyük bir buhrana yol açacaktır. Daha da vahimi bölgenin istikrarı için gayret gösteren Türkiye gibi değerli bir rakibi karşısına almış olacak.
Not: Bu yazıda yakından takip ettiğim İRAM Araştırma Merkezi'nin yayınlarından istifade ettim. Özverili çalışmaları için İRAM yönetimine ve çalışanlarına teşekkür ediyorum.