İyi bir kaleci olmanın değil, sıradan bir kaleci olmanın bile temel kuralı şudur... Rakip tehlikeli şekilde üzerine gelirken, takım arkadaşın ikili mücadele veriyorsa; olaya sakın müdahale etme... Mücadelenin sonucunu bekle, öyle devreye gir...
Fabricio ne yaptı? Beşiktaş yarı sahasının ortasına kadar çıkıp, bir de rakibi önlemeye çalışan kendi takım arkadaşını yere devirdi... Gol, tamamen kaleci hatasıydı. Üstelik başka bir pozisyonda; topu çıkartmaya çalışırken, heredeyse rakibine kaptırıyordu. Neyse ki, önemli kurtarışları da oldu.
***
Gökhan Gönül, yıllardan beri tanıdığımız biri olmasa; Beşiktaş’taki durumu için, “Bu adamı nerden buldunuz?” diye başkana hesap sorarlardı. Çünkü bilinen kalitesinin beş gömlek altında... Bir türlü kendine gelemiyor, aslına dönemiyor.
Tolgay da öyle... Kendisine iyi kumaş dedirten ilk verimli günlerindeki performansında değil. Orta sahaya, takıma, ataklara, organize olmaya patronluk yapamıyor. Quaresma da bu eksikliği görmüş olacak ki; durmadan sağ kanattan sol kanada kaçtı, içeri girdi, hatta orta sahaya daldı. Yaralara merhem olmaya çalıştı. Tek kusuru kaçırdığı gol.
Şenol Güneş hoca sağolsun; bazı mevkilere, kurayla adam seçiyormuş gibi görev veriyor. Kimin niçin oynadığı, kimin neden oynamadığı belli değil. Aboubakar-Cenk Tosun ikilisi arasındaki tercih şaşkınlığı bundan kaynaklanıyor. İkinci yarıda ikisini birden oynatıp öyle rahat etti.
Beşiktaş belki puan alıyor ama; bu işi son dönemlerde, eğrisi doğrusuna denk gelerek yapıyor. Tam saha-Tam süre oyun bütünlüğü yok. İyi oynaması eşref saatine bağlı.