Futbol kültürümüz sorunlu. Üstelik bu kültür şike soruşturması sürecinde iyice dibe vurdu. Hepimiz farkındayız, ama görmezden gelmeye çalışıyoruz umutsuzca ve anlamsızca. “Anında Başarı” saplantılı, futboldan zevk almayı hep ikinci plana iten bu kültürün kolay kolay düzeleceği falan da yok. Yönetici, teknik heyet, futbolcu: Bunlar hep ve yalnızca “Anında Başarı” için bir araya getiriliyor. İşledi, ne ala! İşlemedi mi sök, fırlat gitsin!
Bizimki türünden futbol kültürü olan ülkelerde bu “yapboz”un en dayanıklı öğesi yönetimler elbet. Dayanmasına dayanıyor da hangi yönetim bütünlüklü bir bakış açısı sergiliyor? Belli bir oyun anlayışını, buna uygun teknik adam tercihlerini uzun vadede ve ısrarla sürdüren bir takım var mı? Bir teknik adam gönderilir, yerine ya tam tersi oyun anlayışında biri bulunur, ya da yönetimin sözünü dinlemeye eğilimli bir heveskar, “düşük profilli geçiş dönemi” formülü anlayacağınız! Aklımın ermediği işler.
Ya oyuncular? Ortalama olanı hep kıyma makinesinde zaten, ama yıldız öğütmede de üstümüze yok. Yıldız oyuncuyu “Anında Başarı” kültürünün maymuncuğu yapmışız: Kilidi hemen açıverecek, hep iyi oynayacak, hiç sorun yaratmayacak! Oh ne ala! Fırsat düştükçe yıldız oyuncunun “tanımı” üzerine yazıyorum. Hep vurguladığım bir şey var: Yıldızdan yararlanmak, onu oynatmak teknik heyetin ve yönetimin işidir. Doku her zaman tutmaz elbet, ama bu sizi “en üst düzeyde çaba göstermek” sorumluluğundan kurtarmaz.
Nereye mi getireceğim lafı? Quaresma’ya tabii. Şaşacak bir şey var mı? Yalnızca bu son kriz döneminin başından beri değil, Q7’nin Beşiktaş’a ilk geldiği günden beri inatla yazdığım bazı şeyler var: Q7’den nasıl yararlanılacağı, hangi oyun sisteminde verimli olacağı, taraftarın gözündeki anlamı! Onun gelişini Maradona’nın Napoli’ye gelişine benzetmiştim. Bunun ne demeye geldiğini ve taraftarın beslediği muhabbeti Çarşı’nın sitesi “Forza Beşiktaş”ta Q7 nöbeti tutmamış olanlar anlayamaz.
Denecektir ki “Yahu, 3-5 bin kişinin eğilimi milyonlarca Beşiktaş taraftarının tutumunu yansıtır mı?” Yansıtır. Milyonların takımla gönül bağını ayakta tutan o her gün Beşiktaş’la yatıp kalkan taraftardır. Tribün taraftarıdır. Milyonların eğilimini o temsil eder, tercüme eder: Hem de yönetimlerin pek önemsediği ürün satışından kombine sayısına kadar her alanda!
Beşiktaş yönetiminin Q7 işindeki en büyük hatası da burada. Yönetici demeçlerini toplasanız ansiklopedi kalınlığına ulaşacak, ama ortada taraftarı tatmin edecek hiçbir ciddi “gerekçelendirme” yok. Son görüşme sürecindeki muğlak ifadeler de bunun yansıması. Hele de işi “Af” başlığına sıkıştırmak tam bir hedef saptırmaca. Artık gülünç kaçıyor. Böyle bir yaklaşımla yeni sözleşme önermenin mantığı da yok üstelik. Beşiktaş yönetimi “akla sığar” bir formül üretene kadar yazmayı ve eleştirmeyi sürdüreceğim. Q7 sözleşmesi olduğu için mi suçlu, yoksa yıldız olduğu için mi, Bosman’dan önceye yetişemediği için mi yoksa? Bir oyuncuyu bitirmek bu kadar ucuz mu?