Dikkat etmişsinizdir PYD, daha doğrusu PKK İsviçre’deki Suriye barış görüşmelerine davet edilmemekten şikayetçi. Kendi içinde tartışmalar yapıyor, fiili kontrolünü hukuki hale getirecek tedbirler alıyor, Cenevre’de varılacak bir mutabakatın dışlanmaları yüzünden başarısızlığa mahkum olacağı fikrini işliyor. Cenevre’nin Lozan olup olmadığı da ana tartışma eksenini oluşturuyor.
Belli ki PKK/PYD Suriye’de yaşanan kaosa olduğundan daha fazla önem atfetmiş, devletin çöküşüyle bağımsızlık ve büyük Kürdistan idealleri arasında doğrusal ilişki kurmuş. Aksi takdirde Lozan ile Cenevre görüşmelerini karşılaştırmazlar, tarihin tekerrür demek olmadığını, dünyada ve Suriye’de bambaşka bir gerçeklik yaşandığını görürlerdi.
***
Ama yine de PKK/PYD’nin stratejik aklına haksızlık etmemek gerek. Siyasette mağdur olmak, kendini mağdur gibi göstermek de başlı başına bir stratejidir. Safların sıklaşmasına, yapılan hataların sorgulanmamasına yardımcı olur. Ancak sorunların çözümüne veya yönetilmesini sağlamaz. Çünkü bir süre sonra siz de kendi yarattığınız gerçekliğe inanır, olan biteni göremezsiniz, doğru kararlar alamazsınız.
Oysa PKK/PYD’nin doğru kararlar alması, içinde yaşadığı gerçeklikle barışık olması sadece kendisi ve temsil ettiğini söylediği insanlar için değil hepimiz için önemli. Suriye sorununa ve onun çözümü sonucunda ortaya çıkabilecek gerçekliğe olduğundan farklı bir anlam yüklemesi, Cenevre ya da bundan sonra yapılacak bir başka toplantıyı Sevr olarak görmesi barış sürecinin sonlanmasına, başladığımız yere geri dönmemize yol açabilir.
Umarız İmralı, Kandil ve PKK’nın tüm liderlik kadrosu Cenevre karşısındaki siyasi duruşlarının ötesinde bir öngörüye sahiptir de kendilerini ve Türkiye’yi sonu gelmeyecek, tekrar çok derin acıların yaşanmasına yol açacak bir sarmalın içine sürüklemezler. Taleplerini Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde demokratik haklarının garanti altına alınmasıyla sınırlı tutarlar. Türkiye’yi de karşılarına değil yanlarına alırlar.
Hatırlamaları gereken Cenevre müzakerelerinin ana temasının Esad rejimiyle katılımcı devletlerin meşru kabul ettikleri muhalefet arasında bir ateşkes sağlanması, Şam’da “demokrasiye” geçiş hükümetinin kurulması için mutabakata varılması olduğudur. Başarılmaya çalışılan Cenevre 1 mutabakatının uygulamaya konulmasıdır. Taraflar Cenevre’ye bütün sorunları çözmek üzere gitmemişlerdir, Kürt sorunu da gündemlerinde yoktur.
PKK/PYD’nin Cenevre’ye davet edilmemesinin pek çok nedeni vardır ama en önemli nedeni örgütün kendini Baas rejimi karşısında değil yanında konumlandırmış olmasıdır. Bu strateji Suriye’de yaşanan türbülansı en az insani, ekonomik ve siyasi zararla atlatmak, en fazla yarar sağlamak için benimsenmiş olabilir. Fakat sonucu PKK/PYD’nin masanın dışında kalması, soruna çözüm bulmak isteyen devletlerce görmezden gelinmesi olmuştur.
Kürt sorununun onların beklediği ve özlediği şekilde çözümü dünyanın gündeminde yoktur. El Kaide tehdidi Sykes-Pickot’a ve Lozan’a daha da sadakatle sarılınmasına yol açmıştır. Bundan 10 yıl, 20 yıl önce Irak bölünse bir şey olmaz diyen Amerika Irak bölünür diye Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesine bile şüphe ve endişeyle bakmaktadır. Suriye’nin geleceği üstündeki her türlü maksimalist talep de benzer şekilde görülecektir.
***
Diğer yandan PKK/PYD’nin Suriye’nin geleceği hakkında söz sahibi olmak istemesi, Kürtlerin bu ülkede de gasp edilmiş demokratik haklarını korumaya talip olması doğaldır. El Kaide bağlantılı gruplara karşı direniş göstermeleri, devletin çöktüğü yerde kendi savunma güçlerini oluşturmaları, Barzani çizgisi dışında bir politika izlemeleri anlayışla karşılanmalıdır. Onların yerinde kim olsa benzer şekilde davranırdı.
Ama artık şartlar değişti. Cenevre başarılı olsa da olmasa da haklarını korumak için farklı bir çizgi izlemeleri, bölgedeki yeni gerçekliğe uygun hareket etmeleri gerekiyor. O gerçekliğin temel parametrelerini de Baas rejiminin çöktüğünü görmek, Türkiye ile olan ilişkilerini sıcak tutmak, bağımsızlık yerine demokratik haklar peşinde koşmak geliyor. Dünkü Hürriyet’te Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtlayan PYD Lideri Salih Müslim Muhammed de bu parametreleri görmüşe, anlamışa benziyor...