Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’ye gelişi, uzun bir hikayeye dönüşmüştü. Daha önce gelecekti, ertelendi. Ertelenme gerekçesi için makul açıklamalar yapılmadı; ancak mesele haline de gelmedi. Ardından 3 Aralık’ta ziyaretin gerçekleşeceği bildirildi ve bu arada çok sayıda yeni anlaşma imzalanacağı duyuruldu. Bu anlaşmalardan bazılarının enerji, bazılarının ise güvenlik ve savunma alanında olacağı ileri sürüldü.
3 Aralık’a gelindiğinde ise Putin’in spor yaparken sırtını incittiğini ve sağlık nedeniyle tasarlanandan daha kısa bir ziyaret yapacağını öğrendik. Ayrıca, ziyaret öncesi taraflar arasında Suriye konusunun görüşülmeyeceği, ikili ilişkilerin geliştirilmesi için yeni adımlar atılacağı duyurulmuştu; tam da Suriye konusu görüşüldü.
Anlaşıldığı kadarıyla Putin, önce Suriye’deki şartların biraz daha ‘olgunlaşmasını’ beklemiş. Ardından Türkiye’nin Suriye konusundaki pozisyonunda ne kadar ısrarlı olduğunu anlamaya çalışmış ve anladıklarından da pek memnun olmamış.
Bununla birlikte Suriye konusunda hala geniş bir pazarlık alanı olduğuna ikna olmuş olmalı ki, ziyaret gerçekleşti.
Suriye konusu
Rusya’nın Suriye konusunda gördüğü pazarlık imkanlarının bir kısmı Türkiye, bir kısmı doğrudan Suriye diğer bir kısmı ise ABD ile ilgili gibi gözüküyor.
Yapılan açıklamaya göre Rusya Suriye’deki insanlık dramının sürmemesi gerektiği konusunda Türkiye gibi düşünüyor. Bu anlatımdan kasıt, her iki taraf için aynı olmayabilir; Türkiye rejim yanlılarının Rusya da muhaliflerin yaptıklarını insanlık dramı olarak görüyor olabilir. Bununla birlikte, kim yaparsa yapsın artık kan dökülmemesi gereğine işaret edilmesi, Türkiye ile Rusya’nın en yaşamsal konuda uzlaştıklarının işareti sayılabilir.
Fikir ayrılığının ise çözüm yolları konusunda ortaya çıktığını anlıyoruz; ancak bu anlaşmazlığın tam olarak hangi başlıklardan kaynaklandığını bu kadarcık açıklamadan çıkarmak zor. Ancak ufak bir ip ucu bulunuyor.
Putin, Rusya’nın Esad rejiminin avukatı olmadığını açıkladı. Bu, rejimin Rusya tarafından desteklenmediğini, ancak yerine kurulacak yapı içinde kendilerinin destekledikleri kesimlerin mutlaka yer almasını istediklerini gösteriyor. Suriye’de kalıcı bir yapı kurulacaksa bunun Rusya’sız olması düşünülemeyeceğine göre, artık meselenin hangi grupların ne oranda temsil edileceği bir yeni yapı kurulacağı etrafında ele alındığı söylenebilir.
Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye bazı konularda ısrar etmiş, Rusya ikna olmamış ama ikna olmasını kolaylaştıracak konuları da bildirmiş.
Rusya’nın pazarlığı
Rusya’nın Suriye konusunda ikna olmasını sağlayacak konulardan birisi, Türkiye’ye yerleşecek Patriotlarla ilgili. Bu silahları düşmanlık olarak gördüğünü söyleyerek kendisine geniş bir pazarlık alanı açtığına şüphe bulunmuyor.
Suriye’de kimyasal silah var mıdır, bunlar Türkiye’yi tehdit ediyor mu, bilemiyoruz; ABD öyle olduğunu söylüyor. Rusya, Patriotları bir NATO operasyonu olarak görüyor ve eğer kendisine yönelik bir düşmanlık söz konusu değilse, bunun ispatının Türkiye üzerinden yapılmasını zorluyor. İstediği ise gayet açık; nükleer santral. Bu, aynı zamanda Suriye konusunda ikna olmasını da kolaylaştıracak gibi gözüküyor.
Türkiye’nin enerji konusunda tüm yumurtalarını aynı sepete koymasını ABD nasıl karşılıyor, şimdilik bilemiyoruz ama neyse ki Patriotlar geliyor. Belki bu füze-santral ikilisi Ortadoğu sorunlarında Rusya ile ABD’yi ortak davranmaya iten bir durum yaratıyordur. Böyle bir uzlaşı olursa, çatışmaların durulma ihtimali artar, yeni rejimler, yeni rejimlerle yeni ilişkiler kurulur, yeni ticaret ve yatırım olanakları ortaya çıkar. Bu arada Türkiye’nin de yeni silahları ve yeni santralleri olur.