Putin’in yıllık basın konferansında, Türkiye’ye yönelik söylediği çirkin hakaretler esasında, onun bu gerginliğe muhtaç olduğu anlamına geliyor.
Ülkesinde 25 milyon aç vatandaşı ve çökmekte olan ekonomisi ile halkını bir yalan etrafında birleştirme gayreti sergilemektedir.
Putin’in kullandığı Rus dili; Türkiye yönetimine yönelik hakaret dolu sözlerle, büyük Rus şairleri Puşkin’in ve Lermontov’un kullandığı mükemmel ve kibar Rus dilinden, ne kadar da uzak olduğunu göstermiş oldu.
Üst üste yalan...
Diyor ki, “Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerinden haberdar değildik.”
Diyor ki, “Uçak düştükten sonra Türkiye tarafından arayıp üzgünlüğünü dile getiren olmadı.”
Diyor ki, “Bizim Türk halkı ile meselemiz yok.”
Hepsi yalan!
Uçak düşürüldükten sonra, Putin defalarca Türkiye’den aranılıyor. Lakin telefonlara çıkmıyor. Başından itibaren bu gerginliği bekliyormuş gibi bir tutum sergiliyor.
Türk Milleti ile sorunu olmadığını da, Türk öğrencilere, işadamlarına ve turistlere yaptığı baskı ve saygısızlıktan anlıyoruz!
Putin tam da “Bayırbucak Türkmenlerinden haberim yoktu” dediği gün, devlet televizyonlarında Suriye’nin etnik yapısına yönelik belgesel vardı. Bu belgeselde; Bayırbucak Türkmenlerinin Türkiye ile bağlarının Selçuklu’ya dayandığını ve orada yaşayan Türkmenlerin mevcudiyetinden bahsediyordu. Putin’in Bayırbucak Türkmenlerinden haberi yok ise kendi devlet televizyonlarını izlemesini tavsiye ediyorum!
Rus halkının açlığa isyanının önüne nasıl geçeceğini iyi düşünmüş Putin! Yeni savaş, yeni gerginlik, uydurulmuş düşmana karşı kenetlenme, Putin’in eski yöntemidir.
Bolşevik İhtilali’nin ana temeline baktığımızda; açların Kışlık Saray’a baskının nedenlerini doğru okumamız, bugün Putin’in Suriye’ye ihtiyacının sebeplerine de ışık tutmakta.
“Uçak düştü pilotumuz öldü” diyor Putin. “Bizim insanımızı öldürdü Türkiye” diyor. Putin kendi ülkesinde, her yıl yüzlerce insanın açlıktan öldüğünden gayet güzel haberdardır. Bolşevik İhtilali’ne neden olan, açlık sınırı altındaki insan profilinin, yeniden hareketlenmesinden ödü kopuyor Putin’in. Çünkü şimdilik Rus toplumunun çoğu, Putin’i ülkesine yönelik tehdidi önleyen kahraman olarak görmektedir. Bu nedenle Putin kendi halkıyla iç içedir. Şimdilik açlık isyanlarının önüne, vatanseverlik projeleriyle geçmektedir. Suriye’deki varlığının, bir damarı da budur.
Rusya devlet televizyonları ise Putin’in, bu siyasi hamlesine kamuoyu oluşturma gayretinde ve sadece kendi kamuoyunu değil, Türkiye’nin içerisini de dizayn etme gayretindeler. Bunca sorunları varken, bunca yaptırımlara ve zorluklara zar zor dayanırken, çağımızın Petro’su Putin; Türkiye’nin içerisinde de kendine müttefik aramakta.
MHP ve CHP’yi öve öve bitiremiyor. Suriye’de YPG’yi destekleyen, yıllarca PKK’ya destek veren Rusya’nın; özellikle MHP üzerinde olumlu analizler yapması neredeyse ve “Türkiye’nin kurtarıcısının MHP olduğunu, ülkücü hareket olduğunu” işlemesi, rahmetli Alparslan Türkeş’i bir zamanlar düşman gören Rusya’nın, şimdi ise O’nun ülkücü anlayışına sarılması ve bunu yaparken de MHP lideri Devlet Bahçeli’yi yok sayması, Rus oyunun yol haritasını önümüze sermektedir. Davası “Turan” olan ve Rus zulmünden çile çekmiş milyonlarca soydaşının davasına omuz veren Ülkücü camianın bu oyunu göreceğinden ve Rus oyununa prim vermeyeceğinden de eminim...