Birbirini yenemeyen taraflar daha çok yıpranır ve kan kaybederler. Geçtiğimiz haftalarda Ukrayna'nın kendi topraklarında ilerlemesi Kremlin'in moralini bozdu. Putin'in kısmî seferberlik çağrısı hem kendi halkını yıpratacak hem de Avrupa'yı sarsacaktır. Putin'in gölgesi Avrupa'yı yeni bir imtihana zorluyor.
Rusya, ABD-İngiltere ittifakı ile girdiği savaşın cephelerinin genişleyeceğinin farkında. ABD-İngiltere ise çembere almak istediği Rusya'yı yaptırımlarla sıkıştırmak ve uzayan savaşın ağır sonuçlarını Putin'i tahtından indirerek göstermek istiyor.
Putin'in en büyük kartı doğalgaz. Doğalgaza bağımlı hale gelen Avrupa devletleri alelacele çözüm ararken bu aralar tasarruf önlemlerini kamuoylarına paylaştılar.
Avrupa ülkeleri 450 milyonu aşan nüfusu ve dev üretim tesisleri ile G7 Forumu'nda da ağırlık merkezi. Savaş sonrası kalıcı bir barışa ve ideal toplum ülküsüne inanan Avrupa entelijansiyası, Avrupa Birleşik Devletleri hayaline ABD modeli üzerinden imreniyordu.
Avrupalılar ortak gelecek hedeflerine ulaşırken tarihsel travmalarını belleklerine bir müddet de olsa gömdüklerini unutmayalım. Almanya-Fransa savaşları trajik bir mazi olarak dururken Holokostun izleri de etkisini sürdürüyordu.
Jean Monnet'in hayali gerçekleşiyor ve Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruluyordu. Shuman deklarasyonuyla ilk kez egemenlik alanları ulus üstü bir yapıya devredildi. Artık kömür ve çelik için savaş yapılmayacaktı.
AB'ye giden zorlu yolda Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu farklı sektörleri de dahil ederek genişlemiş ve Avrupa Ekonomik Topluluğu'na dönüşmüştü. Topluluk önce Birleşik Krallık, İrlanda ve Danimarka'yı bünyesine kattı. Ardından Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi üyelerle Akdeniz Avrupası'na genişledi.
Avrupa Birliği ise uygarlık iddiasının olgunlaşmış haliydi. Ancak üye genişlemesi durmadı. Doğu Avrupa'ya yani eski komünist havzada genişleyen AB adeta ticari pazar arayışına girdi. Katılan ülkelerin ekonomileri zayıftı ancak bu gelişmiş ekonomiler için fırsattı. Madenler, limanlar, otoyollar, ucuz iş gücü kaynağı AB'nin kurucu dinamikleri için iştahla bekleniyordu.
AB'nin genişleme adımlarını NATO destekledi. Çünkü AB üyelerinin korunması ve güvenliğinin sağlanması gerekiyordu. Baltık ve Karadeniz havzasındaki genişlemeler bir anlam içeriyordu. 2010 NATO zirvesinde Rusya sisteme dahil ediliyor zannettik. NATO-Rusya Konseyi Lizbon Zirvesinde Müttefikler ve Rusya Federasyonu arasında gerçek bir stratejik ortaklığa giden yolu açtı. NATO ve Rusya ayrıca, gelecekteki füze savunması işbirliğini görüşmeye ve müşterek bir balistik füze değerlendirmesi konusundaki diyaloğun sürdürülmesine karar verdiler.
2014 Kırım ve ardından 2022 Ukrayna süreçleri Rusya'yı başka bir tanımlamaya götürdü. 2022 Madrid zirvesinde ise Rusya, "Müttefiklerin güvenliğine ve Avrupa-Atlantik bölgesinde barış ve istikrara yönelik en önemli ve doğrudan tehdit" olarak tanımlandı.
Dünya siyasi tarihi çok kısa bir sürede bu değişimi bize gösterdi. Bugün ittifaklar içinde rekabetler olduğunu ve çıkar çatışmalarının ittifakları hızlıca değiştirebileceğini göz ardı edemeyiz. Avrupa Birliği'nde yaşanan Br-exit önemli bir kırılmaydı. Acaba Ukrayna savaşı Avrupa'da yeni çatlaklar ve başka bir 'exit' yaratacak mı?
Vestfalya Barışı'ndan Viyana Kongresi'ne ve Maastricht'e uzanan bu koşuda, Jean Jacques Rousseau'dan Saint Simon'a Churchill'den Shuman'a kadar Avrupa'nın torunları bu ağır imtihanı verebilecek mi?
Zenginlikleri paylaşmak ne kadar zorsa yoksunluğu bölüşmek daha da zor. Bakalım Avrupa düşüncesinin üstün ve ideal toplum modeli bu zorlu sınavı geçebilecek mi?
Doğalgaz, emtia, gıda ve gübre krizi karşısında çağdaş Avrupalı yurttaş birlikte mücadele edecek mi?