Başbakan Erdoğan, St. Petersburg’da düzenlenen Türkiye-Rusya 4. Üst Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı kapsamında, Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir araya geldi. Önemli mesajlar içeren bu görüşme, ilişkileri daha da ileriye götürme konusunda oldukça başarılı oldu.
Bu önemli toplantının esas ana başlıklarına baktığımızda, ilişkileri geliştirmeye sadece Türkiye’nin değil Rusya’nın, bizzat Putin’in önem verdiğini görmekteyiz.
Ortak basın toplantısında Putin’in, “Türkiye’nin bağımsız politika izlediğine vurgu yapması”oldukça manidardır. Uzun yıllar, Rusya-Türkiye ilişkileri, ideolojik yaklaşım ve NATO -Varşova Paktı konseptinde değerlendirildi. Bu nedenledir ki Türkiye, Varşova Paktı dağılana kadar Rusya’dan her an taarruz bekliyor gibi tutum sergiledi. Rusya’nın yaklaşımı da bu tutumdan hiç de farklı değildi. Türkiye, ABD açısından Rusya için önemli tehdit olarak görülürdü.
Son yıllara kadar Rus kamuoyunda, “Türkiye’ye güvensizlik” inşa edilirdi. Türkiye’de ise yaklaşım aynıydı ama farklı nedenler hakimdi. İşin ilginç tarafı şu ki, her iki kamuoyunun yapısı birbirine çok benzemektedir. Gerekçe ve ideolojik bakış sanki aynıydı.
Oysa öteden beri söylediğim gibi , bu coğrafyada iki aktör vardır. Şimdiki duruş ve tavırdan da yola çıkarak bu iki aktörün Türkiye ve Rusya olduğu aşikardır.
Yeltsin döneminin Rusyası bu istek ve iddialardan uzaklaştırılmıştı fakat Putin’in iktidara gelişiyle Rusya’nın stratejik tavırları değişti ve daha ziyade “Çarlık Rusyası”nın siyaset modeli benimsendi.
Petrolden elde edilen gelirle ülkesinin dış borçlarını kapattıktan sonra Putin, daha agresif dış politika inşa etmeye başladı. Moskova’nın en önemli dezavantajının tarzı olduğu doğrudur. Moskova, her ülkeyle özellikle eski Sovyet Cumhuriyetleri ile dikte tarzı konuşmayı seviyor. Zira Rusya’da hala Sovyet mentalitesi hakim. Öte yandan, toplumun genel tavrı da biraz sert. Uzmanlar bu tavrı, hava durumunun sertliğine bağlı olarak yorumluyor. Doğrusu, havanın insan karakterindeki rolü dikkate alınacak kadar önemlidir. Soğuk kış mevsiminde bazı bölgelerin yılın 12 ayında hiç güneş görmemesi, ciddi bir karakter yapısı oluşturuyor.
Türkiye’nin ve Türklerin anlayışlı tarzı ve İslam’ın verdiği derin felsefi bakış, Rusya ile arasındaki ciddi farkı ortaya koyuyor. Paylaşmayı seven, yardıma koşan yapısı olan Türkiye işgal değil, fethi algılayan tefekküre sahiptir. Bunlar ciddi ayrışma noktalarıdır.
Türkiye’nin son yıllarda uyguladığı siyaset anlayışı, bağımsız tavrı ve hakkın yanındaki samimi duruşu o kadar dikkat çekici ki, Putin bile bunu vurgulamaktan kendini alıkoyamadı. İlk kez bir Rusya Devlet Başkanı’nın, Türkiye’nin siyaset anlayışının Erdoğan’a bağlı olarak bağımsız biçimde geliştiğini dile getirmesi, Moskova’nın Ankara ile birleşeceği temel noktalardandır.
Daha önce ifade ettiğim gibi Rusya, Türkiye’yi daima ABD’nin bölgedeki tehtidi olarak algılıyor ve kendisine düşman olarak görüyordu. Dikkat ederseniz, Başbakan Erdoğan’ın duruşu ve son yıllarda inşa ettiği yeni Türkiye, geçmişte düşman olarak bilinenleri dahi ortak noktada buluşturabilmiştir.
Bu ilişkilerin, gelecekte, gerek Orta Asya gerek Kafkasya gerekse Rusya içerisindeki Müslüman Türk toplumların varlığı göz önüne alınarak değerlendirilmesi açısından faydası olacaktır.
Rusya’da önemli enstitü ve üniversitelerde, DOĞU dilleri bölümleri ve Türk dili ve edebiyatı ana bilim dalları, Sovyetler döneminden bu yana eğitim vermektedir. Rusya’da Türkçe bilen kaliteli uzmanlar Sovyet döneminde vardı ve bu bölümlerde eğitim görenler KGB’nin daima kontrolündeydi.
Bu durum, Rusya’nın Türkiye’ye verdiği olumlu ya olumsuz önemin varlığına işarettir. Türkiye hiç gecikmeden Rus dili eğitimi veren bölüm ve enstitü açmaya önem vermelidir. Türk okulları kadar Rus okullarının kurulması da yarın için anlam taşımaktadır. Rus dili uzmanlarının yok denecek kadar az olması, var olanların da Bulgaristanlı ya da Azerbaycanlı veya Ahıskalı Türk olması bile üzerinde düşünülmesi gereken durumdur. Rusya’nın Türkiye uzmanları, Yahudi ve Ermeni kökenlilerin yanı sıra Rusların kendi esas uzman kadrolarındandır.
İki ülke ilişkilerinde şahsiyetler önemlidir. İkili ilişkiler, bir çok çıkmazı ve sorunu defeder. Erdoğan’ın varlığı önemli anahtardır. Rus medyasının bu ziyarete ilişkin yazdıklarına ve gösterdiklerine bakarsak sadece Putin’in değil, toplumun da Erdoğan’a sempatiyle baktığını görmemiz mümkündür. Tarih bize, bu tür karaktere sahip olan ve ufkun ötesini görebilen liderin, ulusları çıkmazlardan çıkarabileceğini ispat etmiştir.