Geçenlerde Gürcistan’ın eski başkanı Saakaşvili röportaj verdi. Bu röportajda Ukraynalı gazeteci Dmitriy Gordona, enteresan gizli konuları açıktan ifade etti.
Saakaşvili zamanında Gürcistan’ın bölünmesi ve bölünmüş haline imza atması için zamanın Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin üzerinden Putin’in Saakaşvili’ye gönderdiği hakaret ve tehdit içerikli mesajları dile getirdi.
Röportajı dinlediğinizde anlaşılıyor ki; Saakaşvili, Putin üzerinden derin ve kalıcı tehditler almıştır. Bu Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi dönemindeki konudur. Lakin enteresan olanı, üzerinden yıllar geçse de Batı’nın, özellikle Fransa’nın bu konuda Gürcistan Başkanı Saakaşvili’ye razı gelmesi için telkinlerde bulunmasıdır.
Saakaşvili “bu telkin ve tehditlere bakmaksızın ülkemin bölünmesine imza atmadım” diyor.
Bu konuyu neden yazımın girişine ekledim? Son zamanlar Rusya ve özellikle Putin’in yeni hatta eskiden hayalinde olduğu, lakin şimdi daha fazlasıyla üzerinde odaklandığı hedeflerinden bahsetmekteyim. Yani tahminlerimi yazmaktayım.
Son yıllar eski Sovyet coğrafyası, daha eski tanımı ile ise Türkistan, Kafkasya, Orta Asya coğrafyasındaki sorunlu savaş nedeni olan bölgeler üzerinden, yeniden kıpırdama söz konusudur.
Rusya aynen İngilizler gibi kendinin oluşturduğu sorunlu bölgeleri “dondurulmuş alan” olarak işine yaradığı düşünmekte. İşine yaradıkça bu dondurulmuş sorunların ısıtılıp gündeme getirilmesi, zaman zaman yeni ortamın pekişmesi için önem arz eder.
Putin yeni dönemde Rusya’nın içindeki sorunlardan kaçışın çevredeki dondurulmuş sorunların kendine gerektikçe ısıtılıp masaya getirilmesini hedeflemekte.
Ukrayna, Moldova, Kafkasya coğrafyalarındaki etnik kimlikler ve dini kapışmalar üzerinden okuma yaparsak, Dnestryani ve yahut Osetya bölgesi, Abhazya ve yahut işgal edilmiş Azerbaycan toprakları olan Karabağ meselesinin zaman zaman gerilimle ortaya çıkan gelişmelere sahne olmasının arkasındaki hikaye budur.
Putin eski coğrafya ile yeniden birlik peşinde. Lakin bu birliği kendinin dili ile desek Petersburg sokaklarının öğrettiği dille inşa etmek istiyor. Tehdit güçlünün hegemonyası ve kriminal bakış açısı ile konuya hakim olabileceğini umut etmekte.
Açık söylemek gerekirse Batı’nın da özellikle ABD ve İngiliz ittifakının da genişleme planlamaları içindeki bu coğrafya, esasında Rusya ile masaya otururken kullanacağı alanlardır.
Anlaşırsa Rusya ile anlaşacağını hayal etmekte. Peki bu coğrafyadaki ayaklanmalar ve yahut Rusya aleyhindeki tutumlar ne zamana kadar gerekli olur? Tam da bunu anlatmak istemekteyim! Masaya otururken Rusya ile konuşulacak konuların ve elindeki kozların fazlalığı ve kendinden yana olması Anglo-Amerikan ittifak ile Rusya arasındaki ilişkileri de etkilemekte.
Belarus Başkanı ikide bir, Batı ile Rusya arasındaki rekabeti kendi lehinde kullanma yolunu tercih etmiş durmakta. Her ne kadar da ittifak halinde olsa da, Lukaşenko zaman zaman Putin’i Batı ile ittifak kurmakla tehdit etmekte.
Lakin eski Sovyet coğrafyasında, yeniden Rus dili etkisinin artışının gözle görülür hale gelmesi, Rusya’nın bu konuda baskıcı tavrı, büyük hedefin küçük adımlarının sinyalini vermekte.