Yine bir kaç gündür Batı'da gündem Putin'dir.
Rusya'nın ünlü televizyon programcısına röportajında Putin; yine karşıtlarının sinir uçlarını yıpratmayı, sakin, sabırlı ve adeta satranç oyuncusu gibi hamle üzerine hamle olan cümleleri kurmayı başardı...
Putin ne dedi?
"Oturup konuşmaya, hazırız ama;
- karşımızdakilerin bizi aldatarak, oyalayarak zaman kazanma gayreti olmayacaksa,
- karşımızdakiler psikiyatri ilaçları kullanarak masaya gelmeyecekse,
- verdikleri sözleri tutacaklarsa!"
Bu cümleleri kullanırken, bunun olmayacağından emin olduğunu da hiç gizlemiyor Rusya lideri...
"İstanbul'da anlaşmaya gelirken bile, karşı tarafın talimatlarını Londra'dan aldıklarına" atıfta bulunan Putin, her fırsatta geride kalan sürecin âdeta röntgenini cümlelere dökmekten, tekrarlamaktan yorulmuyor.
Bu sırada Fransız lider Macron, Fransız televizyonuna röportajında Putin için "verdiği sözleri tutmayan biri" olarak bahsediyor.
İşin açığı ilgimi çekti. Yeniden tarama yaptım.
"Kim kime ne sözü verdi ve yapmadı?"
Putin'in Ukrayna sürecinde başından hangi gerekçeler üzerinden sitem ettiyse, halen aynı noktada olduğunu yalın gözle görmek mümkün.
Avrupa'daki liderlerin Merkel başta olmak üzere daha sonraki röportajlarında itiraflar vardır.
Mesela Merkel:
"Minsk Anlaşması sürecini, Ukrayna için zaman kazanma ve savaşa hazırlık dönemi olarak nitelendirdi."
Oysa Putin'in o dönemdeki tüm konuşmalarında, Minsk masasından umutları olduğunu açıkça görmek mümkündür.
O zaman "aldatma" konusunda yine Putin haklı çıkıyor!
Şimdi Putin şunu diyor:
"Bizim için bu süreç ölüm kalım meselesi, karşıtlarımız için ise prestij, güç kazanmak ve daha geniş alana hükmetmek meseledir."
Ukrayna konusuna ve geleceğine dair soruya cevabında Macron'un kelamları, yine Putin'i doğruladı.
Macron diyor ki:
"Rusya bu savaşı kazanmamalı, kazanamamalı! Aksi takdirde Avrupa kredibilitesini kaybeder!"
Şimdi bir tarafa kendi güvenliği için attığı adımlarını kendi halkına izah edebilen Putin, bu anlamda hakkı ile ittifak sağlayabildi. Çünkü gerekçesi gayet açıktır ve gizli saklı tarafı yoktur.
Fransa liderinin söylemlerindeki gerçekler ise bize şunu izah ediyor.
"Ukrayna gibi güzel bir ülke siyasi ihtirasların, paylaşım ve hesaplaşma hırsının, savaşların kurbanı oluyor."
Putin bu savaşın hayır ile şer arasında olduğuna inanıyor. Değerler sistemi temelli yaklaşımı ise, giderek Putin'in söylemlerine dünyadaki taraftarlarını artırıyor.
Rusya'yı tehdit olarak göstermek, şimdiki konjonktürde Avrupa ülkeleri için "çıkar retoriği" olduğu da açıktır.
Putin, "Savaşın genişlemesi halinde bu savaşın kazananı olmayacak" diyor.
ABD ise kendisi fiili olarak devreye girmeyeceği sürece, savaşların uzamasını kendi çıkarına uygun görüyor.
Aslında üzerinde konuşmamız gereken durum, Avrupa'nın geleceği olacaktır.
Tabii eğer o gelecek olacaksa!