Rusya’ya uygulanan yaptırımlar; Rusya’nın, Türkiye’ye bakış açısını kökünden değiştirdi. Bu değişim de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duruşu ve cesaretinin olağanüstü rolü var.
Putin Erdoğan’dan “sağlam bir adam” olarak bahsetti. Rusça’dan direk tercüme edilince böyle. Putin; Erdoğan’a “erkek, sözüne güvenilir, mert, kimseye eyvallahı olmayan bir Lider” olarak bu kelimeyi kullandı.
Evet, Erdoğan hakikaten mert biri. Putin, Erdoğan’ı şimdi daha fazla anlamaya başladı. Erdoğan’ın Suriye’deki tutumunu da, Esed’e olan tavrını da, Sisi ile biraraya gelmeyecek kadar ilkeli olduğunu da, kendisiyle ilgili çileli bir dönemde Erdoğan’ın mertçe duruşuyla daha doğru anlamış oldu. Yani hem Putin, hem de Rusya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte Yeni Türkiye’yi doğru okumaya başladı.
Bunun getirisi ne olacak noktasından bakarsak, elbette ki ekonomik olarak Türkiye için yeni bir merhale başlamıştır. Her ne kadar Rusya için ekonomik olarak zor günler başlasa da, Rusya gibi enerji havzası olan bir ülkenin, nükleer gücü olan bir ülkenin, biraz da deli dolu olan bir ülkenin, Türkiye’ye faydasının önüne geçemeyecek.
Elbette ki, Rusya için zor günlerde, ona dostça yaklaşan Türkiye ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bugünlerdeki tutumunu ne Ruslar ne de Putin zinhar unutmayacaktır. Bu onların dostluk ve düşmanlık felsefesinde yatan anlayıştır. Zor günde elini taşın altına koyanları da önüne taş koyanları da, özellikle Putin, unutmayacak kadar iyi bir hafızaya sahip olarak görülmelidir.
Putin; yıllık basın toplantısında, Almanya ile Fransa’nın ilişkilerine atıfta bulunarak, “Rusya Türkiye ilişkilerine bu konseptte bakılmalıdır” fikrine önem verdiğini dile getirmiş. Yani Putin diyor ki; tarih boyu aynen Almanlar ve Fransızlar gibi birbirimizle savaşsak da, bugün yeni sayfa açabiliriz. Tıpkı Almanya - Fransa gibi. Düne kadar birbirinin gırtlağına yapışan Almanlarla Fransızların, bir gün ortak ordularının olacağını, her halde 50 sene önce ne Almanlar ne Fransızlar tahmin bile edemezdiler. Dolayısı ile Putin Türkiye’ye, sadece bugünkü durumundan dolayı değil, uzun vadeli düşündüğünü dile getirmiş oldu.
Rusya’nın, Avrasya coğrafyasında etkili bir devlet olduğu herkesçe malumdur. Türkiye’nin Osmanlı hinterlandı olan coğrafyalara ilgisi ve alakası olduğunu, Rusya çok, hem de çok iyi biliyor.
Yeni gelişen ilişkilerle Türkiye, Batının pek hevesli olduğu Orta Asya, Kafkaslar gibi önemli noktalarda siyasi oluşumları bile daha farklı dizayn etme imkânını elde edecektir. Bu coğrafyada Rusya’nın siyasi etkisinin fazlasıyla ağırlık teşkil ettiği sır değildir. Türkiye’nin etkisi ve ona duyulan sevginin oranını ise Rusya iyi bilmektedir. Rusya bu coğrafyada, Batıyı arzu etmediği aşikârdır. Zaten Ukrayna’da olanların nedeni budur. Türkiye’nin bu coğrafyada daha ileriye gidebilmesi, Batıyı Türkiye’ye bir de bu taraftan mahkûm edecektir.
90’ların başında Batı, ABD ve İngiltere bu coğrafyaya Türkiye üzerinden hareket etmeyi hedefledi. Başında böyle de oldu. Daha sonra hazırlıksız yakalanan Türkiye’yi, araç olarak kullanan Batı, direk aktörler belirledi ve tek başına hareket etmenin zeminini oluşturabildi. Bunu yaparken ise Türkiye adına vitrinde gözükecek profili de belirledi. Paralel yapı bu durumda Türkiye adına rol üstlendi. Tablo tamam idi. Türkiyesiz olmayacağını, coğrafyaya ilgisi olan herkes bildiği için, Türkiye’yi tabloya katmalıydı. Ama Erdoğan gibi senaryoyu kendisi yazıp, kendisi uygulayan bir lider, onların bağımsız isteklerine engel olacak idi. O sebepten ötürü, devreye, yıllardan beri beraber yol yürüdüğü, “Türkiye” olarak gözüken grubu harekete geçirdi.
Bu tabloda, Rusya’nın şimdiki durumunu farklı yorumlamak gerekiyor. Şimdi, gelecek için hamlelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum; herkesi, Türkiye’ye sormak, onun isteğini dinlemek gibi zorunlulukları da beraberinde siyaset sahnesine sunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan hakikaten usta bir siyasetçi ve devlet adamıdır. Öyle bir hamle yaptı ve satranç oyununun kuralına göre ŞAH oldu. Türkiye’yi Şah yapan, Batıyı Mat eden Erdoğan’a, “Sağlam Bir Adam” demekle, aslında Putin bu durumun farkına vardığını gösterdi.