15 Temmuz, iç savaş çıkarma-işgal amaçlı darbe girişimi, Türk milletine karşı açık bir emperyalist saldırıdır. Harekatın merkezinde yer alan çeteyi kısaca FETÖ olarak adlandırıyoruz, ama, bu çekirdeğin çevresindeki diğer kişiler henüz tam olarak tartışılamıyor.
Açık fikrimi söyleyeyim: 15 Temmuz, önceki yazılarımda GLADİO-B olarak adlandırdığım, savcıların FETÖ olarak nitelediği çete ile ABD’nin uzantısı diğer kurum ve kişilerin içinde yer aldığı bir müdahaledir.
Ortaya çıkan tablo: Bu iddiama AK Parti ‘nin kurucu kadrolarında yer alan isimler ve bu partinin iktidarında adından çok söz edilmiş şahıslar da dahildir, 15 Temmuz darbesini, Erdoğan’a çok yakın grup ve kurumlar dışında herkes biliyordu!..
Erdoğan: Bir yalnız adam...
Hep söyledim... Erdoğan, benim, 40 yıla yaklaşan meslek yaşantımda gördüğüm en yalnız adamdır... Beraberinde taşıdığı isimler, ne yazık ki, Erdoğan’ı en zor günlerinde yalnız bırakmış ve mücadele davasına yeterli desteği vermemişlerdir. Erdoğan’ın yerinde olsam, herkesi silkeler atar, yoluma, milletin desteğinde devam ederim!.. Zaten o da, son konuşmasında, “Bu örgütle mücadelede net bir duruş sergilediğim zamanlarda yanımda milletimden başka kimseyi göremedim. Siyaset arkadaşlarımdan, muhalefetten, iş dünyasından bunların üzerine çok gittiğimi ve haksızlık yaptığımı söylüyorlardı” diyerek gereken yerlere işareti verdi.
İşin gerçeği budur... Umarım, bu sözünün takipçisi olur ve kendisine büyük destek sağlamış milletin yolunda, orası-burası oynayanları devre dışı bırakarak yürür...
Lozan, 15 Temmuz’da sonlandı...
1919’da 32 ülkenin katılımıyla Paris’te toplanan konferans, 1.Dünya Savaşı’nın yenik cephesini paylaşma sevdasındaydı, Gazi Mustafa Kemal, orada alınan kararlara Osmanlı Meclis-i Mebusan’ından karar çıkartarak karşı çıktı, İngilizler o meclisi kapattı, kararın arkasındaki isimler Ankara’ya geçti, 1920’de Sevr geldi, Gazi ve silah arkadaşları Anadolu’yu parçalayan o anlaşmayı da 1924 Lozan’da sonlandırdılar.
Pekiyi, 15 Temmuz’da ne oldu...
Meclis, cumhurbaşkanlığı, genelkurmay emperyalist işbirlikçileri tarafından bombalandı!..
Bu, emperyalizmin açık mesajıdır: Senin, Lozan’da kurduğun devleti tanımıyorum!..
Bitmedi...
Emperyalist bunu yaparken, içimize saldığı PKK isimli lejyoner bir terör örgütü (açıkça Amerikan bayrağı altında savaşıyorlar) ile Lozan’da imzalanmış sınırları tanımadığını, Sykes-Picot ile çevrelenmiş Ortadoğu’yu da değiştereceğini söyledi...
Güneyden PKK üzerinde kurulmuş bir terör koridoru, asırlık bağlarımızın olduğu Halep-Musul hattının dağıtılması...
Türkiye Cumhuriyeti, oynanan bu oyun karşısında Gazi Mustafa Kemal’in Misak-ı Milli’sine dönmekte haksız mı? Bu devletin başındaki Erdoğan, “Madem siz 100 yıl önce kurulmuş dengeyi bozdunuz, biz de millet olarak o günün dengelerinde vaz geçmek zorunda kaldığımız Misak-ı Milli’miz içinde yer alan topraklarda yeni yerimizi alırız” deme hakkına sahip değil mi, neden rahatsız oluyorsunuz?..
Emperyalist Lozan’ı tanımayacak, Ortadoğu’da milletimin geleceğini karartacak yeni oyunlar düzenleyecek, sessiz kalacağım öyle mi, geçiniz...
Gazi, “yurtta sulh, dünyada sulh” lafını o günün şartlarında söylemişti, oyunu emperyalistler bozdu, o zaman sonucuna katlanacaklar!..
Halep-Musul garantörlüğümüzde olacak...
Son sözü baştan söyleyelim: Halep-Musul hattı Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünde olacaktır, kimsenin toprağında gözümüz yok ama, milli egemenliğimize kast edecek her hareketi o hat üzerinde durdurmak kararındayız.
Bu karar, bizim için kesindir, geri adımı yoktur. Devamı, diğer küresel oyuncular açısından bir sınav içerir.
Amerikan-İngiliz (muhtemelen Fransız) ittifakının bu kararı sonlandırmak için yeni hamleler yapacağını biliyoruz. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın suikast girişimlerine karşı en üst düzeyde korunması bir ulusal güvenlik stratejisidir. Uyarıyorum.
Son söz Putin’e: Ağır baskı ve çevreleme karşısında çıkarcı bir yaklaşımla Erdoğan’ı emperyalistlerle anlaşarak satacak mı, satmayacak mı? Kendisini kurtarmayı hedefleyen mutabakatın bir maddesi Erdoğan’ı emperyalizm karşısında yalnız bırakmak olacak mı?
Göreceğiz...
BİR SÖZ DE KILIÇDAROĞLU’NA: Neye ikna edildiğinizi biliyorum. Sakın!.. “Cumhuriyet mitingleri” kışkırtmasıyla milletin emperyalizme karşı mücadelesini bölmeye kalkmayın, yarın, Anıtkabir’e gidecek yüzünüz olmaz... Bence Devlet Bahçeli ile bir görüşmenizde yarar var...