Putin’in Almanya ziyareti, ABD Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye geliş gidişleri sırasında gözlerden kaçmış olabilir. Oysa Putin-Merkel görüşmeleri en az Davutoğlu-Kerry görüşmesi gibi geleceğe dair ipuçları taşıyor.
Rusya devlet başkanının yanına enerji, ekonomi, sanayi, bilim ve ulaştırma bakanlarını da aldığı bu gezi, Almanya ile Rusya arasında yeni işbirliği anlaşmalarının yapılacağına işaret ediyor. Putin’in ekonomik krize rağmen büyüyen Rusya ekonomisinden ve Rusya’nın bir dizi büyüklüğünden söz ettiğine bakılırsa, Almanya AB nedeniyle karşı karşıya kaldığı riskleri Rusya ile giderme arayışına girmiş durumda; Rusya da bir miktar nazlanarak pazarlık çıtasını yukarı çekmek istiyor.
Rus heyetindeki her bir bakanlık kendi alanına giren konuda bir yeni anlaşma bile imzalasa, Almanya ile Rusya arasında zaten var olan bağların iyice sıkılaştırıldığı söylenebilir. Biz olsak muhtemelen bu yeni ilişkiye stratejik ortaklık ya da derinleştirilmiş ortaklık gibi isimler takardık. Rusya stratejik ortaklık denince askeri işbirliği anlaşılır diye bu terimlerden uzak duruyor; ama aslında ziyaret sırasında bu tür bir ortaklık arayışı olduğu söylenmeli.
Almanya’nın Rusya’sı
Almanya açısından yeni işbirliği girişimlerinin koşullarından birisi Rusya’da faaliyet gösteren Almanya menşeli sivil toplum kuruluşların faaliyetlerine karışılmaması. Son aylarda bu tür kuruluşların Rusya’da sıkı takip ve denetime alınmasından, faaliyetlerinin sınırlandırılmasından, hatta bazılarının yasaklanmasından şikâyet etmiş Merkel.
Merkel’e göre sivil toplum kuruluşlarının uluslararası faaliyet göstermeleri, demokratikleşme açısından son derece yararlı ve yaşamsal; doğrusu bu yaklaşıma katılmamak mümkün değil. Ancak ortada en az iki sorun olduğu söylenebilir. Bunlardan birisi, Putin’in demokratik bir Rusya hayali olup olmadığının bilinmemesiyle ilgili. Belki böyle bir beklentisi bulunmuyor, dolayısıyla uluslararası sivil katkıları da gereksiz buluyordur.
İkincisi ise Almanya menşeli sivil kuruluşlara güvenmemesiyle ilgili olabilir. Putin, bu kuruluşların ekonomi, enerji, ulaşım ve ticaret gibi gayet akçeli işlerde devlet otoritesini aşarak iş çevreleriyle, kimbilir belki muhalifleriyle doğrudan görüşme yaptıklarını düşünüyor olabilir. Bu kuruluşlara birer yabancı istihbarat örgütü gibi davrandığına bakılırsa, kuşkularını doğrulayacak bilgilere sahip olmalı.
Rusya’nın Almanya’sı
Bir yandan bu kadar bakanla Almanya’ya gidip bir yandan da STK’lar nedeniyle polemik yaşanması, Putin’in Merkel’e muhatabın sadece kendisi olduğunu hatırlatması anlamına geliyor. Merkel ise konuyu dert ettiğine göre Rusya ile ilişkileri fena halde geliştirmek istiyor ama Putin’i de by-pass etmenin yollarını zorluyor denebilir.
Tüm bunlara rağmen esas olan iki ülkenin yakınlaşma derecesi. Rusya’nın sadece doğal gaz öncelikli enerji hakimiyetini değil İran ve Suriye üzerindeki etkilerini, Orta Asya’daki varlığını gözardı etmemek gerekir. Almanya’nın sadece Rusya ile ilişki geliştirmesine gerek yok, zaten gayet yakınlar. Ancak Rusya üzerinden ya da Rusya ile diğer bölgelere uzanma ihtimali daha çekici geliyor olabilir. Malum İran-Almanya ilişkileri eskisi gibi değil; Fransa-İngiltere Libya’yı, ABD Mısır-Ürdün hattını, Türkiye Suriye’yi tutuyor. Almanya’ya ise ‘açılım’ için Kuzey hattı, yani geleneksel Rusya hattı kalıyor.
Rusya ABD ile vardığı uzlaşıyı bozmayacak ise Almanya ile sadece kendisinin belirlediği sınırlar içinde yeni anlaşmalar yapacak, STK’ları denetlemeyi sürdürecek, ilişkilerinin Almanya’nın uzun menzilli beklentilerine değil kendisinin küresel ilişkilerine göre düzenlenmesini sağlayacak.