Travma” kavramı insan psikolojisinde güçlü ve dönüştürücü tesirler bırakma gücüne sahip olaylar için kullanılır. Deprem gibi doğal afetler, ölüm veya yaralanmanın olduğu trafik kazaları, taciz ve tecavüz gibi cinsel saldırılar, terör eylemleri, savaş sırasındaki ölüm ve yaralanmalar psikolojik travmanın örnekleri.
- Kemiklerimizin kırılması gibi zihnimiz bozulabiliyor: Travmatik olaylara maruz kalmak, mağdurlarında derin izler ve ruhsal hasarlar bırakabiliyor. Nasıl trafik kazasında kemiklerimiz kırılıp kaslarımız ezilebiliyorsa, travmatik olaylar da insan beyninde ve zihinsel işleyişinde yapısal değişimler yaparak hasar oluşturuyor. Yani travmadan etkilenmiş beyin fizyolojik ve kimyasal düzeyde değişmiş oluyor.
- Travmatik olayın etkisi kişiden kişiye değişiyor: Travmatik olaylar herkesi bir düzeyde etkileme gücüne sahip olsa bile bu etki kişiden kişiye değişiyor. Örneğin 100 kişi depremde göçük altında kalsa yaklaşık 50 kişi göçük altından çıkıp, hayatına eski düzeyde devam edebiliyor. Kalan 5O kişi ise etkileniyor. Bu 50 kişinin yarısı 6 ay sonrasında da klinik düzeyde etkilenmeye devam ediyor. İki yıl sonunda bu yüz kişiden yaklaşık 12 kişi halen etkilenmiş kalıyor.
- Ölüm korkusu, dehşet ve çaresizlik: “Ölümle yüz yüze gelme”, “dehşete düşme” ve “çaresizlik duygusu” travmatik olayın açığa çıkardığı temel psikolojiler. Bu yoğun ve güçlü duygular zihnin biyolojisine ve işleyişine dönüştürücü tesirler bırakıyor. Eğer travmatik olay insanların kusuru veya zulmü üzerinden geliyorsa doğal afetlere nazaran daha güçlü etki yaratıyor.
- Travma ile ilişkili ruhsal bozukluklar: Travmatik olaylara maruz kaldığımızda bir grup rahatsızlık hali oluşabiliyor. Akut Stres Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Dissosiyatif Bozukluklar, Somatoform bozukluklar gibi. Travmatik olaylar aynı zamanda depresyon ve anksiyete bozukluklarını tetikleyebiliyor.
- Çocukluktaki travmatik yaşantılar daha güçlü etkide bulunuyor: Çocuklar travmatik yaşantılara karşı erişkinlere nazaran daha hassas ve kırılgan. Çocukluk çağında yaşanan travmatik yaşantılar bir ömür boyu devam edebilecek ruhsal rahatsızlığa sebep olabiliyor. Örneğin 11 yaş öncesi travmatik yaşantılar adına Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu dediğimiz rahatsızlığa sebep olarak kişinin hayatını derinden etkileyebiliyor.
- Travma ruh sağlığı meselesi olduğu kadar siyasal bir mesele: Travma bir ruh sağlığı sorunu olduğu kadar sosyal ve siyasal bir mesele. Travmatik olayların büyük kısmı yaşadığımız sosyal ve siyasal düzenin ürettiği süreçler üzerinden gelişiyor. Örneğin darbe yapan kişiler üzerimizden uçak uçurup kurşun sıkıyorlar. Bu kurşunlar hem beden, hem ruh sağlığımızı hem de sosyo-politik düzenimizi tehdit etmiş oluyor.
Bir deprem sadece doğal afet meselesi değil. Bizim mesken üretme siyasetimizin de duygusal açıdan değerlendirildiği bir süreç. Aynı zamanda insanlığın, adaletin, devlet düzeninin sorgulandığı bir süreç demek. Bazen göçüğün oluşturamadığı bir zihin hasarını başkalarının duyarsızlığı veya adaletin sağlanmaması oluşturabiliyor.
Yaşadığımız coğrafya ve zaman dilimi, psikolojik travmanın giderek hayatımızın artan bir parçası olmasına sebep oluyor. Bu sebeple de, psikolojik travma meselesinin sağlık ve sosyal-politik boyutlarını anlamak gerek.