Üniversite yıllarımızda siyaseti eğitime tercih eden, bilip bilmeden ahkam kesen, bir yolunu bulup TBMM’ye kapağı atmaya çalışan sözde akademisyenlere Proseför derdik aramızda. Kara cübbelerini giyip yürüyüşler düzenleyerek halkın oylarıyla seçilmiş iktidarlara akıllarınca göz dağı vermeye çalışan bu Proseförler 27 Mayıs 1960’da başarıyı yakalamış, verdikleri fetvalarla Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idam sehpasına gitmesini kolaylaştırmışlardı.
Bugün de Türkiye’nin bilimsel anlamda bir arpa boyu ilerlemesine, uluslararası alanlarda söz sahibi olmasına hiçbir katkısı olmayan, siyaseti hepten üniversiteye bulaştırmayı hünerden sayan kimi akademisyenler Güneydoğu’da PKK nam uyuşturucu kaçakçılarının başlattığı hendek kazma, halkı göçe zorlama, önüne gelene kurşun sıkma eylemlerini destekleyen bildirilere imza atıp halk kahramanları gibi ortalıkta dolanıyorlar. İşte bizim proseför dediğimiz kifayetsiz muhterisler bunlar. Hem yurt severliğini ilan edeceksin hem de kalkıp PKK’yı destekleyeceksin! Bunun tek nedeni de Ak Parti ve CHP nefreti! Örneğin CHP iktidarda olsa ve aynı eylemlere güvenlik güçleri bugün olduğunca müdahale etse, aynı kişiler Teröre Son-Kahrolsun PKK bildirilerinin altına parmak basardı.
Tabi bu proseförlerin yanında 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Profesör Süleyman Başlar gibi gerçek hocalar da var... Kendini tümüyle fakültesine, hocalara ve öğrencilere adamış, fakültenin gerçekten muhteşem yönetim binasını korkulan, uzak durulması gereken bir öcü ini olmak yerine sevgi ve muhabbetin merkezine dönüştürmüş. Ta 1850 yılında yapılan yönetim binası gerçekten göz kamaştırıcı. Dekan Başlar, göreve geldiğinde binaya çeki düzen vermek, eprimiş, dökülmekte olan yüzünü tazelemek için kolları sıvamış. Binanın üç katında da birbirinden muhteşem ve her biri 2 milyon dolar değerinde olan dev seramik şömineleri kırılıp dökülmekten kurtarmış, salonlarını onartmış, oyma sanatının olağanüstü örneklerini sergileyen merdiven, trabzan ve trabzan başlarını çürümekten kurtarmış. Ve en önemlisi binanın içini sevgi, muhabbet ve bilimsel tartışmaların, öğrencileri yarının eğitim ordusuna hazırlamanın çabalarıyla doldurmuş. Öylesine de başarılı olmuş ki, son yapılan dekan seçimlerinde oyların yüzde 90’ını almış. AK Partilisi, CHP’lisi, MHP’lisi hatta HDP’li bir iki kişi bile oyunu Süleyman Hoca’ya vermiş. Neden mi? Çünkü herkesi sevgi ve inanç dolu kollarıyla sarıp sarmalamış, başında olduğu fakülteyi siyasi labarbanın çatlak seslerinden temizleyip hocaların siyaset değil eğitim vermek için görevde olduklarını her fırsatta vurgulayarak onlara rehberlik etmiş. Ülkeyi yönetmek görevini seçilmişlerin, öğrencileri eğitmek ve yarınlara hazırlamak ödevinin de hocaların olduğunu açık ve net biçimde vurgulayan Süleyman Başlar gibi dekanlara gerçekten çok ihtiyacımız var...