PKK’nın propaganda makinası o kadar iyi işliyor ki Goebbels yattığı yerden kalkıp görse bunların her birini alınlarından öperdi. Fotomontajla yapılan sahtekârlıklardan bahsetmiyorum. Daha profesyonelce ve organize yürütülen manipülasyon ve dezenformasyon kampanyalarından söz ediyorum. Sadece tek bir örnek vereceğim: PKK medyası geçtiğimiz günlerde bir iddia attı ortaya.“Kobani’de Kürtlere karşı savaşırken yaralanan IŞİD emiri” dedikleri bir militanın yaralı olarak Türkiye’ye getirildiği ve tedavi edildiği iddiası. PKK ve yandaşlarının epeydir savundukları “Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği” suçlamasını inandırıcı kılacak bir kanıt... Tıpkı Gülen cemaatine ait bir gazetenin meçhul bir hemşireye atfen güneydoğudaki hastanelerin yaralı IŞİD militanlarıyla dolu olduğu iddiası gibi...
Akıl, mantık ve güncel siyaset bilgisi böyle bir iddianın deli saçması olduğunu anlamak için yeterli aslında. Ama PKK propagandası olmayanı var gösterebilecek kadar iyi işliyor. Kobani’de yaralanan “IŞİD emiri” haberiyle ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Hatta bir CHP milletvekili Meclis’te soru önergesi veriyor. İşin gerçeği şu: Sınırı bir şekilde geçip Türkiye’ye gelen yaralılar hastanelere getirildiğinde doktorlar doğal olarak kim olduğuna, neci olduğuna bakmaksızın bunların tedavisini yapıyor. Ama güvenlik güçleri de -yine doğal olarak- bu gelen kişilerin kim olduğunu araştırıyor. Söz konusu yaralı militanın da hastanede sorgusu yapılıyor, yüz tarama sistemi yardımıyla adamın PKK Diyarbakır bölge sorumlusu olduğu teşhis ediliyor.
Dediğim gibi bu sadece tek bir örnek. PKK propaganda makinasının manipülasyon ve dezenformasyon bombardımanlarından küçük bir örnek... Daha büyüğü Kobani yalanı: Suriye iç savaşı dolayısıyla Kürtlerin yoğun olarak meskûn bulunduğu bölgede bir siyasi otorite boşluğu doğunca PKK’nın Suriye kolu olan PYD burada etkinlik oluşturmaya yöneldi. İlk iş olarak Barzani yanlısı Kürtleri bölgeden sürdüler. Binlerce Kürt buradaki PYD’nin silahlı baskısından kaçarak Irak’taki Kürdistan özerk yönetimine sığındı. Aynı anda bölgedeki İslami eğilimli Kürt gruplar da silah gücüyle tasfiye edildi.
Türkiye’deki PKK ve HDP kadroları “Rojava devrimi” olarak adlandırdıkları bu gelişmeleri heyecanla izliyorlardı. Çünkü böylece yıllardır hayalini kurdukları bağımsız Kürdistan’ın gerçekleşebilmesi için çok büyük bir fırsat çıkmıştı önlerine. Artık getirisi Türkiye’deki Kürtlere demokratik haklar verilmesinden ibaret olan “çözüm süreci”ne de muhtaç değillerdi...
Ne var ki bir başka silahlı güç de aynı toprak parçası üzerinde bir başka hayali gerçekleştirmek istiyordu. IŞİD’den bahsediyoruz... Üstelik “Rojova devrimi” sırasında PKK’lıların bölgeden sürdüğü veya baskı altına aldığı İslamcı gruplar da aslında merkezi Irak’ta olan IŞİD’in Rojavadaki muharip unsurunu oluşturmayı seçmişti. Dolayısıyla bu iki örgüt arasındaki savaş iki Kürt grubu arasındaki savaş anlamına da geliyor. PKK propaganda makinası konunun bu boyutunu gizlemeye çalışıyor. Kendi tabanına “Araplar Kürtleri katlediyor” mesajı vermeye çalışıyor.
PKK propagandasının bir diğer büyük yalanı ise “Kobani’de sivil halk katliam tehdidi altında” iddiası. IŞİD birlikleri Kobani’ye yaklaşmaya başladığında şehirdeki sivillerin yakındaki sınırı geçip Türkiye’ye sığındıklarını kimsenin bilmediğini varsayarak yapılan bir propaganda bu. Ama bunun bile alıcısı var işte. Geçen gün 150 yazar bildiri yayımlamış, “Kobani’ye koridor açılsın da buraya gereken ağır silahlar gönderilsin” diye... Düşünebiliyor musunuz, Suriye’nin kuzeyindeki bir bölgenin hâkimiyetini ele geçirmek için Şeriatçı Kürtlerle Komünist Kürtler savaşıyor, demokrat aydınlarımız bu ikisinden birine silah göndermemizi istiyor!
IŞİD’e karşı savaşsın diye silah vermek istediğiniz PKK da IŞİD’den daha az zalim, daha az vahşi değil ki. 30 yıldır döktükleri kan bir tarafa, daha geçtiğimiz günlerde yaptıklarını gördük. 16-17 yaşındaki gencecik çocukları vahşice öldüren ve daha da kötüsü bunda bir yanlışlık görmeyen bir zihniyetten söz ediyoruz.
Bunu söylediğinizde “Biz PKK’ya silah gönderilmesini Kobanideki sivilleri korusunlar diye istiyoruz” diyebilirler... Kobanili sivillerin (160 bin kişi) çoktan Türkiye’ye sığınmış oldukları gibi “çok küçük”bir detayı unutarak... Veya “hayır, orada hala siviller var, IŞİD’in katliam tehdidi altındalar” diye PKK propaganda tezleriyle size cevap vereceklerdir. Bu durumda şunu sormak lazım, söz konusu bildiriyi imzalayan akıl, mantık ve vicdan sahibi solcu yazarlarımıza:
Diyelim ki Kobani’de hâlâ siviller var. O zaman niye silah göndermek için istediğiniz o koridoru sivillerin tahliyesi için istemiyorsunuz? Madem siviller var Kobani’de diyorsunuz, neden bu insanların savaşın ortasında kalması sizi rahatsız etmiyor? Onların PKK’lılara kalkan mı olmasını tercih ediyorsunuz?