CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, ‘Kanalİstanbul’u durduracağız’ dedi.. ‘Yerli otomobil fikri 20 yıl öncede kalmış bir fikir bu çalışmayı sonlandıracağız’ dedi.. Oysa aynı Muharrem İnce, hem de aynı programda, BMW fabrikasını gezdiğini ve çok etkilendiğini anlatıyordu.. BMW bir Alman markası olarak dünyada önemli bir yer tutmuş.. Muharrem İnce’nin kişisel garajında bile üç otomobil var, ikisi BMW biri Mercedes.. Yani hepsi Alman.. Peki Almanların markasına bu kadar önem veren İnce, bir ‘Türk Markası’ yaratma fikrine neden karşı çıkıyor?.. Bakın mesele araba üretmek değil. Eğer Sayın İnce, evine yarım saat mesafede, Bursa’da fabrikalarımızı gezmiş olsaydı eminim BMW fabrikasından daha çok etkilenirdi.. Çünkü otomotiv sanayiinde çok iyi bir noktadayız. Bugün 29 milyar dolarlık ihracatımız ve 2 milyona dayanan üretimimiz ile dünya üretiminin yüzde 2’sine sahibiz.. Her şeyimiz var fakat markamız yok.. Peki yerli marka için çalışılıyor olması, neden rahatsızlık veriyor?.. Şimdi üst akıl vesaire deyince artık iyice karikatürize edildiği için anlatmak zorlaşıyor ama BMW’ye hayran bir adamın ‘biz yerli otomobil yapmayalım’ demesi, izahı güç bir durum söyleyeyim...
AB Büyükelçileri o soruyu sordu mu, sormadı mı?
Muharrem İnce Twitter’dan düzeltme yapmış… “.. AB Büyükelçileri ile yaptığımız görüşmede Büyükelçiler bana ‘Erdoğan’ı yargılayacak mısınız?’ sorusunu sormadılar. Ben de bu sorunun sorulduğu yönünde bir söz söylemedim…” demiş.. Okuyunca, tekrar dönüp kaydı izledim.. Meslektaşım, “Bunu büyükelçiler mi sordu?” dediğinde, ‘onlar da sordu’ demişsiniz.. “Ben böyle söylemedim” diyerek zekamıza hakaret etmek yerine ‘yanlış ifade ettim’ diyerek sorumluluğu üstlenirseniz daha doğru olur. Belki bu durum size ders olur, ‘Amerikalılar beni aradı’, ‘Avrupalılar bana sorular sordu’ gibi ‘hava atan ergen’ halleri de bir kenara bırakıp, ‘Cumhurbaşkanı adayı’ olduğunuzu, sözünüzün sorumluluğunu taşımanız gerektiğini hatırlarsınız bir dahakine..
Mezarlıkta ağlayan kız olayını tek normal karakteri!
Milletçe bir cinnet halinde olduğumuza onlarca örnek sayabilirim tek seferde. Fakat şu Çorum’da bir mezar başında ağlayan kız hikayesi başlı başına bu durumu çok çok iyi yansıtıyor.. Herkesçe malum olduğu üzere bir genç kız, geceleri herkesten gizlice bir mezarın başına gidiyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyor.. ‘Geceleri mezarlık ziyareti yapılmaz’ zannedilmesinin tek sebebi saçma sapan Amerikan gerilim filmleri.. Oysa Peygamberimiz bile geceleri Baki Kabristanı’na giderdi.. Bunda ters olan yanlış olan bir şey yok.. Ancak nedense bu kızın hikayesi dert oldu aleme.. En son kızın ruhsal problemleri olduğunu söylediler.. Ben size söyleyeyim, onun değil, bizim var ruhsal problemlerimiz..
- Tek suçu ‘kabir ziyareti yapmak’ olan bir kızı yakalamak için tim kuranlar normal,
- ‘Kentimiz için bir efsane arıyorduk işte bulduk’ diyen kültür müdürü normal,
- Kızı deşifre etmek için mezarlığın dört bir yanına kamera kuran polis normal,
- ‘bırakın beni gideyim’ diye yalvaran kızı zorla tutan güvenlikler normal,
- ‘Sonunda yakalandı’ diye sanki suçlu biri yakalanmış gibi haber yapan gazeteler normal,
- Her gece mezarlığın etrafına çekirdek tezgahı açan sokak esnafı normal,
- Televizyonlara çıkıp metafizik yorumlar yapan sözde hoca takımı normal..
Ve fakat bu kız ruh hastası öyle mi?..
Bence bu hikayenin tek normali bu kız.. Rahat bırakın kızı, gönlünce ağlasın istediği yerde...