15 Temmuz ruhunu zedelemek için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar. Bu kez hedeflerinde MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin elini öpen Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'in o pozu vardı.
Muhalefet medyası bu fotoğraf karesini topa tuttu.
Sanki başka bir ülkede yaşıyoruz.
Özel Harekat Polislerinin kahir ekseriyetinin ülkücü olduğu bir sırmış, FETÖ'cüler bu yüzden oraya sızamadığı için 15 Temmuz'da bomba atıp 51 vatan evladını parçalamamış gibi davranıyorlar. Teorik olarak baktığınızda evet bir kamu görevlisinin bir siyasi parti genel başkanının elini öpmesi doğru olmayabilir. Peki ya "Kürdistan" isteyen çakma sopranonun CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından iki büklüm şekilde öpülmesi... Boy boy poz verilmesi...
Ya da İmamoğlu'nun tam da 15 Temmuz günü, "PKK sizi tükürüğüyle boğar" diyen DEM'li Abdullah Zeydan ile hem de Atatürk tablosunu fon yaparak poz vermesi... Ki o pozun öncesinde CHP kontenjanından Esenyurt Belediye Başkanı olan Ahmet Özer'in hem Abdullah Zeydan hem de cezaevinden çıkıp HDP'den vekil olan Sebahat Tuncel'i meydanda övmesi, yani kimin kimin elini öptüğü meselesi çok tartışılır.
Siyasette, gazetecilikte sahicilik çok kıymetlidir.
Zira güven çay kaşığıyla biriktirilir, kepçeyle kaybedilir.
Bu yüzden muhalefet medyası, CHP'li isimler Bahçeli'nin elini öpen Özel Harekat Başkanı Karadeniz'i eleştirebilir. Ama millette bu eleştirilerin bir karşılığı olur mu tartışılır. Hele ki Cumhur İttifakı'na gönül verenlerde...
Poz demişken Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli'nin 15 Temmuz töreninde Külliye'de verdiği poz "Türkiye'nin yeni yüzyılında PKK'ya da FETÖ'ye de yaşam hakkı vermeyeceğiz" pozuydu. Görmek isteyene...
DEM'DE "KİLİT KAPANIYOR" TELAŞI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi Kurmay Subaylar Mezuniyet Töreni'nde çok net bir mesaj verdi. "Örgüt Irak ve Suriye'de kapana kısılmış vaziyette. Yerli ve milli silah sistemlerimizin büyük katkısıyla terör örgütüne büyük darbeler indiriyoruz. Irak'ın kuzeyinde terör kilidi çok yakında kapatılacak" dedi.
Bunun üzerine DEM'de 'Kilit kapanıyor" telaşı baş gösterdi. Zira DEM Sözcüsü Ayşegül Doğan "Ankara-Bağdat-Şam-Erbil arasında kurulacak bir ittifak, savaş ve çatışma ittifakı olmamalı" dedi. Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu öne sürdü. Oysa Türkiye BM'nin 51'inci maddesi gereği meşru müdafaa hakkını kullanıyor. Tüm dünya da bu yüzden operasyonlara karşı sesini çıkaramıyor. Ama DEM'li Vekil Dursun, Meclis'te ettiği yemini unutmuş olmalı Kandil'in sesi gibi konuşuyor. Kandil demişken terörist elebaşlarının korku dağları sarmış vaziyette. MİT enselerinde öyle ki yerleri tespit edilir korkusuyla teröristlerle doğrudan iletişim kurmak yerine ses kaydı yollamaya başladıkları bilgisi güvenlik kaynakları tarafından paylaşılıyor. Yani Irak'ın kuzeyinde terör örgütü yöneticileri hem saha hakimiyetini hem de örgüt içinde emir komuta zincirini kaybetmiş vaziyette.
DEM'in korkusu Irak'tan sonra sıranın Suriye'ye gelecek olması.
En büyük korkuları da Ankara-Erbil-Bağdat-Şam hattında bir normalleşme olması.
Normalleşme demişken DEM'liler Erdoğan-Özel görüşmesi ve CHP ile normalleşme çabalarından bize de pay düşer diye umutlanmış.
DEM Sözcüsü Dursun "Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Bir yumuşama dönemi başlayacak' dedi. Bir normalleşme zikredildi. O günden bu yana aylar geçti. Bakın biz hala tecritten, kayyumdan bahsediyoruz" diye konuştu. Belli ki CHP bizim için de Cumhur'dan bir şeyler koparır diye düşünmüşler. Ama kazın ayağı öyle değil elbette. Erdoğan'ın normalleşme, yumuşama konusundaki tavrı çok netti. Aslında Erdoğan, CHP'yi DEM'den kurtarmak istedi. Ancak Özel, ayağındaki DEM prangasıyla ancak bir yere kadar koşabildi.
EMEKLİYE 12 BİN 500 LİRA
Emeklilerin en azından pazar parası olur, biraz olsun elleri rahatlar diye hükümet en düşük emekli aylığını 12 bin 500 liraya yükseltti. Düzenlemeden 3 milyon 703 bin kişi yararlanacak. Elbette muhalefet bu düzenlemeye de sadaka muamelesi yapıp yerden yere vuruyor.
Aslına bakarsanız vicdanı olan herkes de zammın az olduğunun farkında. Ancak bir yanda milletin sesini duyan, bütçe imkanları ölçüsünde elinden geleni yapmaya çalışan, bir yandan refah seviyesini artırıp, diğer yandan enflasyonu düşürmeye çalışan bir irade var.
Diğer yanda seçim öncesi CHP'li belediyelerde "Tüm öğrencilere toplu ulaşım bedava olacak" deyip, seçimden sonra "30 yaşında öğrenci mi olur?" diyen.
"Emekliye 10 bin lira pazar parası vereceğiz" deyip kulağının üstüne yatan.
Kaybettiği atların hesabını vermeden, bir tane dahi yeni barınak açmadan hükümetin başıboş sokak köpekleri sorunu için yapmaya çalıştığı düzenlemeyi, popülist yaklaşımlarla yerden yere vuranlar var.
Yani iş yapmak yerine popülizm rüzgarıyla yelken şişirmek kolay. Ama atalarımız ne demiş, "Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz" ya da "Lafla peynir gemisi yürümez" siz seçin beğenin hangisi hoşunuza giderse onu kullanın.
Kalın sağlıcakla...