Fatih Portakal, Uğur Dündar, İsmail Saymaz ve Fatih Altaylı, seçim yenilgisinden dolayı Kılıçdaroğlu'nu en ağır şekilde eleştiren yazarlar.
Kılıçdaroğlu'na, "Sen sorumlusun, sen mağlup oldun, hâlâ hangi yüzle konuşuyorsun" diye bindiriyorlar.
Erdoğan kin ve nefreti ile Kılıçdaroğlu'nu parlatan, kitlelere umut diye pazarlayan sanki kendileri değilmiş gibi, şahıslarını hiç sorumlu görmüyorlar.
Hangi yüzle hâlâ yazıyor ve konuşuyorlar, demiyoruz. Çünkü bir zihniyetin elemanları olarak yıllardır kızarmayan bir yüzle ortalıkta medya kabadayısı gibi dolaşıyorlar. Hep haklılar, hep zeytinyağı gibi suyun üstündeler...
En belirgin karakterleri, yabancı dünyalar adına tetikçilik, etki ajanlığı yapıyor olmaları.
Dün Kılıçdaroğlu için methiyeler düzen isimlerden örnek olarak dördünü aldım.
Bakın şimdi ne diyorlar, ne yazıyorlar:
Fatih Portakal:
"Basiretsiz, korkak bir lider var. Benim gözümde Kemal Kılıçdaroğlu artık böyledir. İyi oluyor aslında, böyle tanımamız da iyi oluyor insanları. Yazık ya, böyle mi yönetecektiniz insanları. Saf mıyım ben? Ya safım ya aptalım" (Sayın Portakal, ikisi birden de olabilirsiniz...)
Uğur Dündar:
"Kendisine büyük destek vermiş bir gazeteci olarak seçim sonrası yaşadığım hayal kırıklığım daha da arttı. 'Ben başarılı olamadım, istifa ediyor ve partimdeki değişimin önünü açıyorum' demesi gerekirken MYK'yı yenileyerek, 'Toplum değişim istiyordu, biz de öyle yaptık' demeyi, yani 'vitrin değişikliğini' yeğledi, sığ bir popülizm sergiledi."
İsmail Saymaz:
"Bay Kemal özeleştiriyi bile düşünmüyor. Öztrak, Taş Devri'nden beri, Kuşoğlu, Cilalı Taş Devri'nden itibaren CHP'de yönetici. Değiştirecekseniz onları değiştirin."
Fatih Altaylı:
(Kemal Kılıçdaroğlu'nu 'merzifon eşeği'ne benzetti.)
"Oraya ismini anmak istemediğim ama çalışkanlığı ve Merzifonlusu ünlü bir canlıyı bağlasa idiniz, o da zaten ikinci turda en az yüzde 48 alırdı.
"Kimse Kemal Bey'in heyecan veren, kitleleri etkileyen bir lider olduğunu söyleyemez. Kemal Bey'in bir köpeği olsa idi muhtemelen sahibi eve geldiğinde o bile heyecanlanmazdı. Hadi artık şunu soralım CHP yönetimine: Ülkede demokrasi yok diyorsun da, partinde demokrasi var mı?"
Bu satırları aktarırken medyada mesleğini onurla, saygınlıkla yapan insanlar üzülmesinler. Yukarıdaki ve benzeri isimler yakın bir zamanda kendiliğinden sahneden inecekler.
Hemen olmayacak. Çünkü bunlar Kılıçdaroğlu'nu kendileri adına tokatlamıyorlar.
Şu anda çoğu Ekrem İmamoğlu adına sahaya inmiş durumdalar.
Nitekim İsmail Saymaz, dün Sözcü Televizyonu'nda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na ateş püskürürken, "Bu partinin kendisini babası diye görenler başta Kılıçdaroğlu ve ekibi, partinin evlâtlarına onu teslim etsinler" dedi.
Ekrem İmamoğlu da dün kılıcı çekti. Doğrudan Kılıçdaroğlu'nu hedef alarak basın mensuplarına şunları söyledi:
"Bir özeleştiri, bir muhasebe gerekiyor. Ne yazık ki, 9 yılda 3 kez cumhurbaşkanlığı seçimi kaybettik. Bu seçimlerden sonra da aynı şeyleri yapıp yol yürüme gafletine kapılamayız. En üst seviyede bu sürecin irdelenmesi şart. Değişimin sadece bir kurul, heyet değişimi ile olmayacağını hepimiz biliriz. Mücadeleyi en üst seviyede vereceğim."
Kılıçdaroğlu, sanki insanları, yukarıdaki isimler gibi niceleriyle, sanatçı ve şöhretlerle kandırmamış gibi, umut ticareti yapmamış gibi, sanki hiç bir şey olmamış gibi kurultay takvimi falan açıklıyor.
6'lı masa tuzla buz olduğu gibi Kılıçdaroğlu da karanlık bir akıbete doğru yelken açtı...