Popüler kültürün öğelerini "popüler kültür şeysi" seviyesine indirgesek de onun, adeta bir dinmiş gibi toplum hayatımıza etki etmekte olduğunu daha önceki yazılarımızda da ifade ettik.
Dinin yerine koyulan popüler kültürün mabetlerinin de olması kaçınılmazdır.
İspanya'nın faşist diktatörü Franco'nun, "Halkı otuz yıl boyunca nasıl yönettiniz?" sorusuna verdiği "Onları yüz binlik beşiklerde uyuttum." cevabında şekillenen popüler kültürün mabetleri pandemi döneminde kısa bir zaman için de olsa boş kalmıştı. Ancak popüler kültürün özneleri bu ayrılığa dayanamamış olacaklar ki pandemi şartları devam ederken bile mabetlerini tekrar doldurmaya başladılar.
Türkiye Futbol Federasyonu, 9 Kasım tarihi itibarıyla stadyumların yüzde yüz seyirci kapasitesiyle maçlara açılacağını duyurdu. Onun öncesinde Türkiye Basketbol Federasyonu da aynı kararı alarak kapalı mekânlar olan basketbol sahaları için bu kararı almıştı.
Popüler kültürün diğer mabetleri olan konser alanları, barlar, eğlence mekanları, tatil beldeleri, sahiller zaten uzun zamandır yüzde yüz, hatta daha fazla kapasiteyle faaliyetteler. Her ne kadar salgın tedbirleri devam ediyor olsa da ne hikmetse popüler kültürün mabetleri bu kuralların dışına çıkmayı başardı.
Ancak gerçek anlamda "mabet" olan camilerimizde ise pandemi kuralları sıkı sıkıya ve titizlikle uygulanmaya devam ediyor.
Öyle ki imamlarımız Allah'ın huzuruna çıkmadan önce, 'saflarınızı sık tutun' deme yerine maske ve sosyal mesafe kuralına uymamızı öğütlemeden namaza durmuyorlar.
Bu "sosyal mesafe" fırsattan istifade kalıcı hale getirilir diye korkarız. Çünkü müminlerin omuz omuza saf tutmaları din kardeşliği, toplumsal dayanışma, ümmetin birlik ve beraberliği açısından çok önemli.
Zengin ile fakirin, köylü ile şehirlinin, genç ile yaşlının omuz omuza geldiği tek mekân camilerimiz.
Camiler cihanşümul bir dinin bağlılarının toplanma yeridir, orada bütün insanlığa hitap edilir. Sınıf ayrımı da yoktur. Omuz omuza dizilen saflarda herkes eşittir. Loca veyahut konforlu tribün değil herkesin eşit olduğu bir disiplin vardır.
Cevdet Paşa'nın söyleyişiyle: "Fukara ile zengin arasında 'bir büyük mesafe görünmez. Ve Hristiyan devletlerinde -ya da popüler kültür mabetlerinde- olduğu gibi, tefrika ve husumet de yoktur."
Toplumun diğer alanlarında toplumsal farklıların altını çizmek için uygulanan VİP statüsünün geçerli olmadığı tek yer camilerimiz.
Camiye adım attıktan sonra taşıdığın sıfatların, makamların, maddiyatın bir önemi kalmaz.
Peki camilerimizde sıkı sıkıya uygulanmaya devam edilen sosyal mesafe kuralı, popüler kültürün mabetlerinde niçin uygulanmıyor?
Camide insanı hasta eden mübarek korona; stadyumlara, barlara, eğlence mekanlarına, konser alanlarına, tatil beldelerine, sahillere uğramıyor mu?
Camilerden çıkmayan virüs acaba çok mu dindar?
Popüler kültür mekânlarından uzak duran korona acaba çok mu muhafazakâr?
Değil elbette!
O zaman uygulamadaki bu fark niye?
İnsanın aklına, o halde tamamen "duygusal" nedenler mi, sorusu geliyor!
Popüler kültürün inşa edilme amaçlarından birisi olan "para" yine konuştu ve mabetlerini tekrar geri aldı. Yüz binlik beşikler yeniden dolacak ve popüler kültür sahipleri ceplerini doldurmaya ve avuçlarını ovuşturmaya devam edecekler.
TFF ve TBF devlete bağlı kurumlar. Eğer bu kurumlar mabetlerini yüzde yüz doldurabilmek için karar alabiliyorlarsa yine bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı da camileri doldurmak için benzer bir karar alamaz mı?
İnsanın aklına ister istemez "duygusallık" geliyor dedik ya; eğer camilerimizde tekrar omuz omuza gelmemiz için cami girişlerine jetonla çalışacak turnikeler koymak gerekiyorsa hiç tereddüt edilmesin, buna da razıyız.
Dindarlar, uhrevi ve dünyevi "duygusallık" konusunda popüler kültür cemaatinden çok daha üretken ve samimidir.