Vay Başıma Gelenler 2,5 filminin güzel yıldızı Fatma Toptaş çocukken düşlediği hayallerden uzakta olduğunu söylüyor. Genç oyuncu meğer polis olmak istiyormuş.
HEP ŞEHİRLİ KADINI CANLANDIRDIM
- Vay Başıma Gelenler 2,5 nasıl bir film oldu?
Keyifli bir yapım. Sekiz yaşındaki çocuğun da 70 yaşındaki bir yetişkinin de rahatlıkla gidip izleyebileceği, verdiği paranın karşılığını alacağı, bol bol gülebileceği bir film oldu.
- Bundan sonraki proje tercihlerinde nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Bugüne kadar dizilerde hep şehirli kadını oynadım; güzel, bakımlı, alımlı... Galiba Kiraz Mevsimi’nden sonra daha farklı şeyler tercih edeceğim. Tabii bu gelen senaryoya göre de değişebilir.
Birçok oyuncuyla yaptığımız röportajda mesleğe sevgilerinin ve tutkularının çocuk yaşta başladığını okudunuz. Bu sefer farklı yanıtlar aldığımız bir isim var karşımızda. Recep İvedik ile tanıdığımız Fatma Toptaş 2010 yapımı Herkes mi Aldatır, Özcan Deniz’in Ya Sonra filmleriyle de karşımıza geldi. Kiraz Mevsimi isimli dizide de hala zevkle seyrediyoruz. Geçtiğimiz hafta vizyona giren Vay Başıma Gelenler 2,5 filminde Rüya karakterini canlandıran Fatma Toptaş’la oyunculuk macerasını konuştuk.
- Senaryo size geldiğinde ne düşündünüz, bu filmde yer almayı neden istediniz?
Senaryo bana geldiğinde tam olarak bitmemişti. Bir kadının elinden bir erkek dilinin çıkması ilk başta beni çok cezbetti. Çünkü erkek hikayesi anlatılıyor aslında. Semra Dündar’ın senaryo yazımını, karakterlerini çok beğendim. Bir de Rüya karakteri bugüne kadar benim hiç oynamadığım bir karakterdi. Moda ikonu olmaya çalışmış ama bir türlü ailesine kendisini kabul ettirememiş, bağımlılıkları olan, sevgisiz büyümüş bir kız. Güzel ekip, güzel senaryo, iyi bir yönetmen...
- Bir komedi filminde dramatik altyapısı olan bir karakteri canlandırdınız, bunun için nasıl bir hazırlık yaptınız?
Görüntümle başladım. Sonra da biraz karakteri irdeledim. Seyirciler beni değişik bir tipte görecekler. Ben Recep İvedik’le başladım ama işin hep dram tarafındayım. Filmin türü komedi olduğu için benim de o komedinin içinde olduğumu düşünüyorlar. Ama komedi ile dram, aslında birbirlerini çok destekleyici türler. Dört sinema filmi yaptım, bu oynadığım karakter bugüne kadar oynadığım hiçbir karaktere benzemiyor. Umarım yapabilmişimdir.
KORKU DA OLUR AKSİYON DA
- Bundan sonra da farklı türlere sahip filmlerde rol olmak istiyor musunuz?
Bana renk katabilecek, beni eğlendirebilecek, içinde mutlu olabileceğim her projeyi keyifle kabul edebilirim; korku, aksiyon hiç farketmez. Biraz aksiyon istiyorum aslında. Hiperaktif bir insanım. Kabıma sığmıyorum ve yorulmak hoşuma gidiyor.
- Türk sinemasında güzel kadın oyuncu komedide yer alır ama komedinin kaynağı değildir. Ama Hollywood’da Meg Ryan gibi komediyi sürükleyen güzel oyuncular vardır. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Galiba Gupse Özay biraz kırdı bunu Deliha filmiyle. Çok da keyifli olmuş film, çok beğendim. Gupse hem güzel, hem yetenekli olup, hem de yazabilen bir kadın oyuncu.
- Yazıyla aranız nasıl?
Birkaç denemem oldu ama çok başarılı değilim. İşin mutfağında değil, ekranda olmayı daha çok seviyorum.
- Oyunculuğa nasıl başladınız?
‘Oyunculuk çocukluk hayalimdi’ derler ya, benim hiç öyle bir hayalim yoktu. Tam tersine polis olmak gibi bir hayalim vardı. Ortaokul ve lisede tiyatro kolundaydım. Sonra o sırada yaptığım meslekten dolayı diksiyonumu düzeltmem gerekiyordu ve gidip Müjdat Gezen’e yazıldım. Oradaki hocalar oyunculuk yapabileceğimi söyledi.
- Sinema, tiyatro ve dizi oyunculuk dili açısından birbirinden farklı alanlar. Bunlardan birinde kendinizi olgunlaştırmak, oyunculuk dilini oluşturmak anlamında önemli olabilir. Her dalda kendinizi olgunlaştırabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Evet. Dediğim gibi her karakter sana farklılık katıyor. Hepsi bir bütün ama ben tiyatroyla başladım, tiyatronun yeri diğerlerinden çok başka. Bana katkısı çok fazla. Hem bedenimi hem beynimi hem de ruhumu besleyebiliyorum. Tiyatro Haluk Bilginer’in de söylediği gibi mihenk taşı. Tiyatro yaparken sinema ve dizi yapmak da acayip keyifli!