Günlerdir yazıp söylüyoruz, PKK’nın katliamlarına arka çıkan bir medya ve sözde aydın bloğu var artık ve PKK’nın akıttığı kan bunların da eline bulaşmış durumda.
PKK her gün asker ve polisimize haince pusu kurup katlederken ses çıkarmamalarına, sivilleri hedef alırken faili gizlemelerine rağmen yine de barış lafını ağızlarına alabilmekteler, kendilerini “barış bloku” olarak adlandırabilmekteler. Bu ancak yüksek düzeyli bir yalan-propaganda kabiliyetiyle ve yine geniş çaplı bir medya gücüyle mümkün.
PKK’ya yardım ve yataklık eden medya gücüyle...
PKK 11 Temmuz’da ateşkesi sonlandırdığını ilan etti. 20 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 34 kişinin katledildiği bir canlı bomba eylemi gerçekleştirildi. Hemen ertesi gün PKK iki polisi uykusunda infaz etti ve ardı arkası kesilmeyen saldırılarına başlamış oldu. 24 Temmuz’da ise devlet operasyonlara başladı. Fakat bütün bu süreç PKK’ya destek olmak adına önce devlet tetiğe basmış gibi lanse edildi. Dahası savaş kararının “7 Haziran seçimlerinin hemen akabinde seçim sonucu hoşuna gitmediği için Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından alındığı” yalanı, bu deli zırvası, basbayağı analiz edilmeyi hak eden bir gerçeklik gibi dolaşıma sokuldu. Sahiplerinin en iyi ihtimalle tımarhanelik addedilmesi gereken bu ve benzeri birçok yalan üzerinden PKK’nın katliamları gölgelenmeye, örtülmeye çalışıldı. Bunu yapanlar ise barış ve demokrasi gibi artık onların ağzındayken mide bulandıran kavramları sömürmekten de geri durmadılar.
PKK’nın son kurbanları Silvanlı 13 yaşındaki Fırat Simpil, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde görev yapan doktor Abdullah Biroğul ve faillerinin PKK ile ilişkileri için herhalde “üyelik kaydı” aranan (!) AK Parti’nin Diyarbakır Gençlik kolları eski başkanı Yunus Koca...
PKK, Fırat Simpil’i katletmeseydi muhtemelen yoldan bir süre sonra geçecek olan asker dolu bir nakil aracını patlatacaktı ve yine tıpkı Şirvan-Pervani yolunda ya da Kulp-Lice yolunda pusuya düşürülen askerler gibi toplu şehit cenazesi ile karşılaşacaktık.
PKK’ya toz kondurmayan medya bir taraftan da şehit cenazelerini kanırtarak vermeye devam edecek, PKK terörünün üstüne etkili operasyonlarla giden AK Parti hükümetini “şehit cenazelerinin mesulü sizsiniz” diyerek yıpratma stratejisi izleyecekti.
Hali hazırda yaptığı gibi. Fırat Simpil’in ölüm haberi ise pek çok haber bülteninde “erken patlayan bombanın kurbanı oldu” şeklindeki alt yazıyla geçti.
Doktor Abdullah Biroğul ise “PKK dostu medyamızın” gelin alayını durdurup kimlik kontrolü yaparken fotoğraflarını yayınladığı “öz savunma gücü”nden kaçarken kurşuna dizildi. Zulme razı olsaydı bugün yaşıyor olurdu ve PKK’nın kimlik kontrolü sırasında çekilmiş “sevimli, zararsız” bir fotoğrafını görebilirdik “PKK dostu medyada” kimbilir...
Ama Türk Tabipler Birliği henüz iki yıldır hekimlik yapmasına rağmen herkesin sevgilisi olmuş bu genç doktorla ilgili yayınladığı mesajında neredeyse PKK dışında herkesi suçlu buldu. PKK’nın bir kez bile adını zikretmezken “Ülkemizi kan gölüne çeviren, söylemleri ile mevcut çatışma ve şiddet ortamını tırmandıran herkes Dr. Abdullah Biroğul’un katlinden sorumludur” açıklaması yaptı.
Yunus Koca ise PKK’nın Kürtlere yaşattığı zulmü dillendirme konusunda ne kadar cesur olduğuna tanıyan herkesin şahadet ettiği bir koca adamdı. Yaşı gençti ama yüreği kocamandı. Katledilmeden önce attığı twit’ler akan kanı durdurmak isteyenlere mihmandar olabilecek kadar ufuk açıcı.
Amerika’nın PYD’ye verdiği silahlarla, Esed’in ve DAEŞ’in sağladığı meşruiyetle, İran’ın verdiği lojistik destekle değil sadece; PKK sizin desteğinizle de ayakta!
Kandil’de piknik yapan kadın gerillalar” temalı terör örgütünü izci kampı gibi gösteren belgeselleriniz sayesinde, Erdoğan’a olan nefretinizden dolayı PKK’yı meşru gördüğünüz için, AK Parti’den kurtulmak için bir ümit PKK’ya sarıldığınız için ve bunları yaparak insanlıktan çıktığınız için...