Ben PKK’nın düşme döneminde olduğunu düşünüyorum. PKK’nın aslında güçlendiğini, Irak ve Suriye’de ulaştığı imkanlarla ileri bir boyuta geldiği tezi de dikkate alınmaya değer. O zaman iki yönlü bir gelişme içindeyiz. PKK eş zamanlı bazı imkanlar bulurken, aynı zamanda pozisyonlarını kaybediyor. O zaman iki değişim birlikte ele alınarak, toplam sonuca bakmak gerekir.
Silahlı örgütlerin gücü nasıl değerlendirilir?
Silahlı bir örgütün etki gücü ilgili birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluşur. Örgüte direk bağlı insan sayısı, sahip olduğu silahların miktarı ve çeşitliliği, yönettiği para miktarı, uluslararası sistem de işbirliği yaptığı örgütler ve devletler, eylem yapma ve terör üretme kapasitesi, kitleselleşebilme kabiliyeti, meşruiyet derecesi, entelektüel ve halk desteği gibi faktörler gücün ölçülmesinde hesaba katılabilir. Görüldüğü gibi bu faktörlerin bazıları somut ve maddi iken, diğerleri daha soyut ve psikolojik.
PKK’nın gücü ne?
Şimdi PKK’nın güç ölçümünü yapalım. PKK ülke içinde gönüllü katılım oluşturmakta zorlanırken, Irak ve Suriye’de yeni insan gücü imkanı buldu. Yine Irak ve Suriye’de DAEŞ’e karşı savaşçı güç olmanın sağladığı fırsatla silah ve paraya daha kolay ulaşır oldu. Hatta eline geçen yeni silahları Türkiye’ye taşıyarak güç kullanma kapasitesini arttırdı. PKK yine DAEŞ’e karşı karada savaşabilen güç konumlanmasını yaparak, uluslararası güçler ile yeni ilişkiler kurdu. Bu faktörler bir arada düşünüldüğünde, son bir kaç yılda PKK’nın maddi gücünde artma olduğu söylenebilir.
PKK’yı Türkiye’de zayıflatan sosyal ve siyasal ortam
PKK devletin Kürtlerin kimliklerini reddettiği, dışladığı ve zorla asimile etmek istediği algısının olduğu bir psikolojik hale cevap vererek kendini var etti. Hakların ancak silahla alınabileceği, devletin değişmeyeceği söylemi Kürtlerin bir kısmında karşılık buldu. Geldiğimiz aşamada bu hal değişti. Devlet Kürt kimliğini kabullendi. Hak aramada demokratik siyaset ortamını geliştirdi. Demokratikleşme ve çözüm süreçleri silah kullanmanın psikolojik meşruiyetini ortadan kaldırdı. PKK bu yeni hale uyum sağlayacak dönüşümü yapmadı. Devletin dönüştüğü ve PKK’nın dönüşmediği bu yeni ortam PKK’nın zayıflama süreçlerini başlattı.
PKK’ya yakın Kürtlerin PKK eleştirisi
Bu yeni ortamda PKK’nın meşruiyeti ve ona duyulan ihtiyaç azalmaya başladı. PKK çözüm sürecini bozup, silahlı eylemlere başlaması ile de şiddet gündelik hayatı ve psikolojileri olumsuz etkiledi. Sonrasında ise “hendek siyaseti” ve “halk ayaklanması” siyaseti geliştirmeye çalışmaları Güneydoğu’daki birçok ilçede can güvenliğini ve gündelik hayatı yok edip, Kürtleri zorunlu göçe zorlayan şartları oluşturdu. PKK’nın beklediği halkın topyekûn devlete isyan etmesi, Arap Baharı benzeri halin oluşmasıydı. Gelişmeler PKK’nın beklediği gibi olmadı. PKK’ya yakın olduğu beklenen Kürtler bu sürecin mağduru oldular ve ilk defa PKK’yı sorumlu tutmaya başladılar. PKK’ya karşı halk öfkesi olmaya başladı. Bu kesinlikle yeni bir durum.
Kürtler PKK çağrılarına olumsuz cevap verdi
PKK’nın sivilleri çatışma alanında bulundurma, çatışmayı evlere çekme, evlere el koyma, araç yakma siyaseti PKK’ya yakın olduğu düşünülen, HDP’ye oy veren Kürtlerde karşılık bulmadı. PKK’nın ayaklanma çağrısına; sessiz kalma, sokağa çıkmama, her şeyi bırakarak göç etme tepkisi verdi. Açıkça olmasa bile, PKK’yı eleştirmeye başladılar.
Kanaatimce PKK özellikle Irak ve Suriye’de insan, silah ve para açısından güçlenmekle beraber; meşruiyet, fonksiyonuna ihtiyaç duyulma ve halk desteği azalmasına uğradı. Halkı kaybeden kaybeder. Devletler eninde sonunda halk desteği ve meşruiyeti kaybolan bir silahlı gücü yener.