PYD ile ilişkiler çok başka olabilirdi, PYD Suriye’deki savaşta muhalefetle birlikte hareket etseydi... Savaş neticelendikten sonra Türkiye’yi de arkasına alıp Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerle ilgili yine kendi taleplerini masaya getirebilirdi.
Bir anlamda fırsatçılık yaptı ve Esad’ın işini kolaylaştırarak, hatta Esad’la işbirliği yaparak, Suriye muhalefetini ve Türkiye’deki çözüm sürecini zora sokacak bir karar verdi. Oysa Türkiye PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’le daha işin başında iken defalarca görüştü, Müslim’i içinde başka Kürt unsurların da olduğu Suriye muhalefetiyle birlikte hareket etmeye ikna için uğraştı.
Propaganda makinesi ise şöyle çalışıyordu; Kürtler yüz yıl sonra nefes alacakları bir fırsat yakaladılar, Türkiye ise bunu Kürtlere çok görüyor.
Bir taraftan “Türkiye Kürtlere savaş açan IŞİD’e yardım ediyor” yalanı dolaşıma sokuldu.
Batı’ya ‘laik’ pozlar
PKK-PYD, özellikle Avrupa medyasını, kendi tezlerini dillendirmek için tabiri caizse tepe tepe kullandı. Avrupa basını, kadın ve laiklik vurgusu üzerinden PKK-PYD propaganda aracına dönüştü.
PKK’nın 90’larda başlattığı İslam açılımı örgütün siyasallaşmasına ve toplumsal karşılık bulmasına epey yardımcı olmuştu. Hizbullah’ın devlet eliyle yok edilmesinden sonra PKK, “İslam açılımı” için son derece uygun bir zemin de buldu.
Alan tümüyle ona kalmıştı.
Devlet, PKK tehlikesine karşı büyüttüğü Hizbullah’ı, -domuz bağı ile işlediği cinayetleri zamanı gelince ortaya çıkartmak suretiyle- irtica tehdidi içine aldı ve 28 Şubat sürecinde elini yıkayarak Hizbullah kirinden de kurtuldu.
Bundan sonra PKK Marksist-Leninist silahlı bir örgüt olmasına rağmen dindar Kürt ailelerinin çocukları üzerinde daha tesirli hale geldi. Feodal yapıda açılan gediklerden, köy boşaltmaların yol açtığı yeni ve kontrolsüz sosyolojiden topluma doğru daha hızlı nüfuz etme fırsatı yakaladı.
HÜDA-PAR artık denklemde
Hizbullah’ın, mazisindeki kara lekeden kurtulmak için adını sanını değiştirmesi, şiddeti tamamen dışlayan yeni bir yapılanmaya gitmesi, siyasi parti (HÜDA-PAR) ve dernekler (Mustazaf-Der) üzerinden Kürtler arasında yeniden varlık göstermesi PKK’yı zaten ciddi şekilde rahatsız etmekteydi.
PKK derken, Kürt sokağında kendisinden başka hiçbir gücün varlık göstermesine tahammül edemeyen bir yapıdan söz ediyoruz. PKK-HDP çizgisi siyaseten AK Parti ile mücadele ederken mahallede-sokakta da HÜDA-PAR’la mücadele etmekteydi.
HÜDA-PAR’ın yayınladığı raporlara göre 2007’den bu yana sayısız kere derneklerine saldırıda bulunulmuş, çok sayıda HÜDA-PAR üyesi kasıtlı çıkartılan tartışmalar neticesinde PKK’lılarca öldürülmüştür.
PKK ve HDP sözcüleri Kobani bahanesiyle sokağa inme çağrısı yaptıklarında hedeflerinde yine HÜDA-PAR vardı. HÜDA-PAR’lılar sanki IŞİD’ciymiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı ve bu bahaneyle 40 kişi öldürüldü. 2007’den bu yana düşük yoğunluklu devam eden HÜDA-PAR’ı şiddete çekme eylemleri çok daha yoğun ve örgütlü bir şekilde hayata geçirilmek istendi.
Çözüm sürecini kurban etmek
PKK ve Suriye kolu PYD, Kobani stratejisine Türkiye’deki çözüm sürecini kurban etmeye kalkarken “laik-feminist-liberal” bir hareketmiş pozları derdi. O kadar ki Kobani için desteğe gelecek ÖSO güçlerine laiklik şartı koşacak kadar Batı’ya verdiği pozla kafayı bozmuş durumdalar.
Silahlı bir örgütün nasıl demokratik olabileceği sorusunu bile sormadan bu propagandayı yiyen ya da yemeyi tercih eden Batı ise, kimyasal silahla öldürülen çocuklara göstermediği merhameti bu seküler-feminist-ekolojik harekete gösterdi.
Fakat PKK bu fotoğrafın içine kendini sığdırmaya çalışırken şunu hesap edemedi; IŞİD’ci diye Türkiye’deki sakallı Kürtlere saldırırken, gencecik çocuklara IŞİD’e rahmet okutacak işkenceler yaparken siz, bu haberler belki emrinize amade Avrupa ve ABD medyasında yer almadı ama Türkiye kamuoyu istediğiniz zaman IŞİD’leşebileceğinizi ve değme İslamofobiklere taş çıkartacak kadar da İslam düşmanı kesilebileceğinizi gördü.
Batı’ya “onlar dinci biz laikiz” pozu vermenin içerde de bir maliyeti var. O maliyet HÜDA-PAR’a artı PKK-HDP çizgisine eksi olarak şimdiden yazıldı.
Geçmiş olsun yani!