Başbakan Erdoğan ile Leyla Zana görüşmesinden sürpriz bekleyen yoktu. Orada konuşulanlardan çok, görüşmenin gerçekleşmiş olması önemliydi. Türkiye’nin bu kadar farklı renklerinin aynı masa etrafında konuşabilmesi tüm Türkiye’ye ümit verdi.
Buna rağmen kabul etmek gerekir ki Zanailk çıkışındaki cesareti bu toplantıda gösteremedi. Eğer Leyla Zana Başbakan’a da sadece basın toplantısında kullandığı sözleri aktardıysa büyük bir fırsatı boşa harcamış derim... Çünkü Zana basın toplantısında sadece devleti suçladı, KCK davalarının ve operasyonların hemen sona erdirilmesini talep etti... Buna karşın PKK’nın terör eylemlerinden, süreci baltalayan sabotaj gibi saldırılarından hiç bahsetmedi.
Polis şiddetinden dem vurdu, ancak futbol oynarken ya da trafik kontrolü yaparken PKK tarafından katledilen polislerden hiç ama hiç söz etmedi... Sabah namazında PKK’nın Hakkari’de katlettiği imam veya okullarında yakılmak istenen küçük çocuklar da Leyla Zana’nın açıklamalarında yer bulamadı...
Zana şu ana kadar gerçekleşen reformları “küçük adımlar” olarak niteledi, yapılanları küçümsedi... Zana Oslo görüşmelerinin yeniden başlaması gerektiğini de iddia etti, ancak o görüşmeleri PKK’nın silahlı saldırılar ile, üstelik Öcalan’a da karşı gelerek baltaladığını söyleyemedi...
Zana’ya göre PKK silah bırakmasa da olur. Hatta istediği katliamları yapmaya devam edebilir. Devlet bunları görmemeli, kan da aksa örgüt ile müzakereleri sürdürmelidir. Yani Zana’ya göre PKK’lılar 15 şehit verdirirken ya da Taksim’de bomba, Şırnak’ta mayın patlatırken iki taraf Oslo’da veya Paris’te barışın şartlarını konuşmalıdır...
Zana’ya göre PKK’dan silah bırakması beklenmemelidir... Zana PKK’nın silah bırakmasını gerçekçi bulmuyor, buna karşın güvenlik güçlerinin operasyonları hemen durdurmasını gerçekçi bulabiliyor. Zana Hanım“yaralarımız açık ve kanıyor” diyor, ancak başkasının yarası ne durumda bununla pek de ilgilenmiyor.
Gerçek PKK
Kısacası Zana da PKK ağzıyla konuştu, ilk çıkışındaki cesareti tekrarlayamadı. Empati kurmak ve meseleyi tarafsız bir dille ortaya koymak yerine, sadece kendi yaralarına değindi. Buna rağmen PKK dışında aktörlerin belirmeye başlaması güzel... Bu nedenle görüşmede konuşulanlardan çok, görüşmenin yapılabilmesini önemsediğimi belirtmek isterim. Ancak terör sorununun sadece konuşarak çözüleceğini düşünecek kadar da saf değilim. Çünkü karşımızda soğuk ve acı bazı gerçekler var:
1)PKK sadece silahla sonuç alabileceğini düşünüyor, 2) PKK Öcalan da dahil kendisi dışında hiç kimseyi bu işe sokmak istemiyor, 3) PKK Türkiye gerçeklerinden tamamen koptu, bu nedenle devletin reformlarını önemsemiyor, hatta kendi aleyhine görüyor, 4) PKK Suriye ve İsrail de dahil her türlü taşeronluk önerisini kendi lehine buluyor ve isteneni yerine getiriyor, 5) PKK’nın tek ve değişmez hedefi var, o da bölünme.
Nitekim PKK yöneticilerinden KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan bu sözlerimizi sıcağı sıcağına doğruluyor ve diyor ki “PKK, AKP’yi silahla yenilgiye uğratamaz diyenler avuçlarını yalasınlar... Artık silahlı çözüm sürecindeyiz”. Kalkan’a göre PKK açısından tek çözüm ise “Kürtlerin kendi kendisini yönetmesi”.
Kalkan 8 askerin şehit edildiği Hakkari saldırısının da PKK tarafından bilerek gerçekleştirildiğini “PKK’yı pasif konuma çekme umut ve hesapları Hakkari saldırısıyla tümden kırılmış oldu” sözleriyle kanıtlıyor. Kalkanayrıca PKK’nın saldırılarını arttırarak devam ettireceğini de söylemiş.
Belli ki PKK silahsız bir barıştan çok korkuyor, Zana gibi aktörler de PKK’dan...