PKK’nin silahları ve HDP’nin geleceği, şüphe yok ki, Kürt sorunu bağlamında bir siyasi amacı, kısa ve uzun vadede bir siyasi pozisyonu olan herkesi ilgilendiriyor.
PKK’nin silahları, HDP’nin geleceği..
Bunların ikisi de bir birine bağlı.
Silahlı mücadeleyi hala bir imkan olarak tahayyül etmek, Kürt halkının geleceğiyle ve reel politikalarla ilgili olmaktan ziyade, bugün sol bir tahayyül ve merak olarak gündemde kalmış gibi görünüyor.
Türk solu, nasıl ki devrimden değil de devrim ihtimalinden çok hoşlanıp durduysa, bugün benzer bir tavırla, çözüm sürecinden değil de çözüm sürecinin bir ihtimal olarak tedavülde kalmasını istiyor .
Bu tahayyülün HDP’ye ve Türkiye’ye bir faydası var mı?
Hiç yok, faydası yok, ama zararı saymakla bitmez, ve bu zarar en çok ta Kürt siyasetine dokunuyor.
DEP Genel başkanlığı, ve Kürt medyasında, Kürt siyasetinde çok önemli görevler yapmış Yaşar Kaya ağabeyimizin dün bir gazetede çıkan analizini, HDP/PKK yabana atmamalı. Kaya diyor ki, PKK silah bırakırsa, HDP barajı aşar.
Benzer bir şekilde çatışmaların durmasını yorumlayan Murat Karayılan çözüm sürecinin en çok Kürt siyasetine yaradığını ifade ederken aslında doğru bir tespit yapıyordu.
Çözüm süreci, inişli çıkışlı hallerine rağmen, siyasetin normalleşebileceğini, Kürt sorunuyla alakalı olarak her şeyin konuşulabileceğini ve tartışılabileceğini gösterdi.
Kürtler, Öcalan’ın İmralı’ ya geldiği tarihten başlayarak, barış deyip durdular. Ama barış dedikleri her defasında onurlu bir barış demeyi de ihmal etmediler.
Peki onurlu barışa giden yol nedir?
Onurlu barış müzakere masasında karara bağlanacak, bir bürokrat heyetin ‘ işte size onurlu barış’ diyeceği bir vaat, bir hakkın masada teslim edilmesi midir acaba?
Hiç sanmıyorum.
Onurlu barış, her şeyden önce o güne kadar savunulan, dile gelen taleplerin silahlı mücadeleye başvurmadan, silahlı mücadele gerekmeden, savunulabileceği bir siyasi zemin demek.
Peki Kürtler için bu siyasi zemin, yani onurla içinde yer alınacak ve mücadele edilecek bir siyasi zemin var mıdır?
Elbette var.
O kadar ki, Sayın Selahattin Demirtaş, cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında, aldığı oy ve sağladığı itibar bağlamında, Kürt siyasetini tarihinde ilk kez, Türkiyeliliğin eşiğine getirdi ve o eşikte de bıraktı..
Bu eşiği geçmek için şimdi de parti kimliğiyle seçime giriliyor.
HDP’nin siyasi sonuçları ne olursa olsun, barajı aşması ve mecliste temsil edilmesi çok önemli olacaktır.
HDP ne kadar farkında bilemiyorum, ama kimlik inşası üzerine yapılan siyasetin sonuna gelindi artık. Hakkari’de Şırnak’ta % 70-80 oy almanın ötesi yok ki?
Ama bu- Türkiye şartlarını konuşuyoruz tabi-bugünden sonrası için, HDP’ye yeter mi, HDP’nin siyasi hayatına devam etmesi için yeterli olur mu? Soruya cevabım hayırdır. Bu çağda bir ilde kim alırsa alsın % 70-80 oy almak zaten kendi içinde problemli, ve demokratik teamüllere pek de uymayan bir durum.
Diyelim ki kaçınılmaz olarak böyle oluyor, kimlik siyaseti inşası bu sonucu yaratıyor.
Ama buraya kadardır..
Deniz bitti ve kara göründü artık. Karaya çıkmak için, gemideki mürettebatın elindeki silahları bırakması, denize, toprağa gömmesi gerekir. Çünkü bir elde silah bir elde karanfil durumu sahilde yeni bir siyasetle buluşmak için bekleyen insanların anlayabileceği bir durum değil.
Türkiyelikleşeceğim ama elimde de silah olacak.
Elde silah, Türkiyelileşmek imkansız.
Ama Türkiyelileşemeyen HDP’yi de zor günler bekler.
Sebebine gelince:
Kimlik politikalarına hem Kürt hem Türk kamuoyu doymuş vaziyette..
Ne MHP, ne CHP, ne HDP kimlik politikalarını esnetmeden değişebilir ve siyasette farklı sonuçlar alabilir.
Kürt kimlik inşası hem Türk ulusalcılığının hem Türk milliyetçiliğinin yeniden inşasını mümkün kıldı.
Kürt siyaseti Türkiyelileşmek çabasında belli bir yere geldiğinde, hem Kürt kimlik inşası, siyaset için altın kıymetinde bir değer olmaktan çıkacak, hem Türk ulusalcılığı ve Türk milliyetçiliği değişmek zorunda kalacak.. (CHP ve MHP’nin farklı gerekçelerle de olsa çözüm sürecine karşı çıkmalarının gerçek sebebi bu olmasın?)
Kürt etno- kültürel dinamiğinin bastırılmasının ve inkar edilmesinin bir sonucu olarak tarih sahnesine çıkan, silahlı mücadele ve bu geleneğe ait siyasi kültür başkalaşıp değiştikçe, varlığını büyük oranda bu kültüre ve siyasete karşı olmak gibi bir pozisyon üzerinden inşa eden Türk milliyetçiliğinin ve ulusalcılığının da formatı değişecektir.
HDP’li dostlarımız öfkelenmesin lütfen, silahlı mücadele geleneğinin naifliğini, kültürünü, anti demokratik işleyişini korumaya kararlı bir HDP artık Türkiye’de güçlü bir siyasi temsil imkanı bulamaz.
Kimlik siyaseti, hele son zamanlarda Pan-Kürdizme eğilim gösteren siyaset esnemek zorundadır.
Burası Türkiye ve burada hiçbir şey Ortadoğu’ya benzemiyor..