PKK'nın Suriye kolu YPG, işgal ettiği alanlarda 11 Haziran'da belediye seçimine giderek meşrulaşma hedefine bir adım daha yaklaşmayı umuyor ama aradığını bulamadığı kesin.
Seçim tam bir illüzyon zaten. Bir terör örgütünün sandıktan çıkınca aklanmayacağı hakikati bir yana, "yapacağız" dedikleri seçim de bir dolu hukuksuzluk, maddi hata, zorlama ve boşlukla malul.
BMGK KARARINA AYKIRI
En başta uluslararası hukuka aykırı bir girişim.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin gözetilmesini öngörüyor. YPG / SDG ise ABD silahıyla elde ettiği toprakları Suriye'den kopararak "teröristan" kurmak istiyor.
ABD'NİN TUTUMU
SDG'yi böyle palazlandıran ABD ise –şimdilik- doğru bulmuyor bu adımı. Dışişleri Bakanlığı "Suriye'de serbest, adil ve şeffaf seçim koşulları oluşmadı" diyerek gerekçelendirdi tutumunu.
Bunda ABD'nin Gazze'de sıkışmasının da payı var, Kasım'da kimin başkan olacağının dolayısıyla Suriye politikasının nereye evrileceğinin bilinmezliği de var, BMGK kararı hilafına tavır alamamasının da payı var.
O nedenle beklemek istiyor ABD. SDG'nin izin verdiği alanın dışına çıkmaya çalışmasından da hoşnut değil. "Daha önce peyda ettiğim gayrimeşru İsrail ile meşgulüm şu an. Sıranı bekle" diyor bir manada.
BİR DİZİ HUKUK DIŞILIK
Öte yandan Suriye açısından da bir dolu hukuk dışılık ve saçmalık var SDG'nin korsan seçim hazırlığında.
Malum, seçim yapacağını ilan ettiği Cezire, Deyrizor, Rakka, Fırat, Minbic, Efrin-Şehba ve Tabka kantonlarında 6 büyükşehir, 40 şehir ve 105 belde SDG'ye ait değil zaten; Suriye'ye ait. 2011 sonrası iç savaş ortamında işgal etmiş olması onu hak sahibi yapmıyor.
Üniter devlet yapılanmasının olduğu Suriye'de bir terör yapılanmasının seçim düzenleme hakkından söz edilebilir mi? Bu en birinci hukuk dışılık.
"Konfederal devlet" tasavvuru var terör örgütünün aklında. En başından beri olduğu gibi! Dört parçadan oluşan "büyük Kürdistan" hedefinden vazgeçmiş değiller yani. O yüzden de öz yönetim, demokratik sistem, insan hakları gibi Batının gözünü kolayca boyayabilecekleri "sihirli" kelimelerle örmüşler. Ama olmayan bir yapıdan bahsederek!
OLMAYANA ATIFLA ANAYASA!
Diğer hukuk dışılık şu zaten: SDG'nin korsan anayasası "Suriye Demokratik Devleti'ne atıf yapıyor ama ortada öyle bir devlet yok! Mevcut devletin adı "Suriye Arap Cumhuriyeti" çünkü!
Suriye idari yapılanması açısından da sıkıntılı, arızi bir durum var. Fırat vilayetinden bahsediliyor ama Suriye'de böyle bir yer yok! İlan edilen kantonlar da yok zaten! Kaldı ki Suriye üniter devlet yapılanmasına sahipken terör örgütünün Suriye'de seçim düzenleme hakkından bahsetmek ne kadar meşrudur?
Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın BAAS partisinin kapalı bir toplantısında PKK/PYD ile diyalog başlatacakları yönünde çıkan haberler, Suriyeli yetkililerce kesin bir dille yalanlandı. O kapıda kapanmış görünüyor SDG için.
DEMOGRAFİK CAMBAZLIKLAR
Diğeri, halk nezdindeki gayri meşruluk. Suriye nüfusunun 6,6 milyonu ülke içinde yer değiştirmiş, 5,6 milyonu başka ülkelere sığınmış durumda çünkü. Üstelik Suriye PKK'sından kaçan Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Yezidilerin bir kısmı halen Türkiye'de misafir.
SDG'nin Aralık 2023'te ilan ettiği sözde "toplumsal sözleşme" bölgedeki haber kaynaklarının vurgusuyla söylersek "ne toplumsal, ne sözleşme".
Her tür demografik cambazlık ve terör tasallutu varken meşru ve rızaya dayalı bir anayasa yazıldığını iddia edilebilir mi?
Sokaklarda protesto gösterileri var bir süredir. Aşiretler seçimlere "hayır" diyor. Cerablus, Azez, Afrin, Bab ve Tel Abyad'da da sözde seçime yönelik itirazlar sokaklara taştı. İtirazların temelinde "Suriye'nin parçalanması, birliğinin bozulması, ırkçı terör örgütünün istibdadı" var.
ARAPLAR VE KÜRTLER İTİRAZ EDİYOR
Örgütün hakim olduğu alanlarda Araplar nüfusun yüzde 76'sını oluşturuyor ve bu dayatmaya itiraz ediyor. Yüzde 19'luk Kürt nüfusun büyük bölümü de SDG'yi değil Suriye Kürt Ulusal Konseyi'ni (SKUK) destekliyor. Sırf bu nedenle (SKUK) bünyesindeki partilerin ofislerine ve yetkililerine saldırılar artmış vaziyette.
Haber kaynakları bu reddiyenin ABD'nin elini çok zorladığını, "seçimleri onaylamıyoruz" açıklamasının biraz da bu kaosu, sahadaki istikrarsızlığı yönetmek istemediği için geldiğini söylüyor.
ANKARA İÇİN FARK ETMEZ: TERÖRİSTAN'A GEÇİT YOK!
Türkiye için PKK-SDG'nin ne yaptığı, ABD'nin ne dediği fark etmiyor aslında.
Artan itirazlara ve protestolara bakılırsa seçimlerin ertelenmesi mümkün görünüyor ama seçim ertelense de yapılsa da "Türkiye için fark etmez! Teröristan'a geçit yok" anlayışı hakim Ankara'ya.
Gidişata bakılır, Washington verdiği sözlere sadık mı değil mi değerlendirilir ve daha önce olduğu gibi yine gereği yapılır, deniyor.
ÖZERK YÖNETİM EŞİTTİR PKK
Rojava Özerk Yönetimi yahut yeni kamuflajıyla "Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi" diye örgütlenen bu yapı kendine sivil, meşru kılıklar uydursa da PKK'nın ta kendisi olduğu ilgili herkesçe gayet iyi biliniyor. Türkiye'nin tüm istihbari arşivi bunu belgeleyen somut verilerle dolu.
Türkiye terör koridorunu henüz yarmamışken Türkiye'den Suriye'ye açtıkları tünellere PKK'lı olarak girip Suriye'den YPG'li olarak çıkıyordu teröristler.
Durum bu kadar net, bu kadar berrak Ankara için.
SANDIK HER TÜRLÜ PKK'YA ÇIKIYOR
SDG'nin korsan seçim hazırlığına dair haber kaynaklarımdan edindiğim ve seçimlerin gayri meşruluğunu ortaya koyan şu teknik bilgileri de paylaşayım sizinle.
"Rojava Özerk Yönetimi" 18 yaşındakilerin oy kullanabileceğini ilan etti ama "askerlik yapmış olma" şartı koşarak. Bahsettiği şey SDG/YPG/PKK safları demek!
Haliyle terörü reddedenler doğrudan eleniyor. Zorunlu askerlikle (terörle) oy kullanma hakkı birbirine bağlanmış durumda!
Aday olacaklar örgütle iltisaklı olmak zorunda. Sözde "yüksek seçim kurulu" yapıyor bu tespiti de.
Seçim sürecine ilişkin bir diğer hukuksuzluk ise oy hakkının en az 5 yıldır "özerk yönetimde" ikamet şartına bağlanması. Son beş yılda yaşanan yer değiştirmeler düşünüldüğünde PKK'lı olmayana yine geçit yok.
Seçimler olsa bile seçilen belediye başkanları "Rojava Kantonlar Birliği"ne bağlı çalışmak zorunda. Bilin bakalım bu birlik kimin kontrolünde!
Aynı şey "halk meclisleri" çıkmaz sokağında da var. Köy kasaba mezra büyük şehir fark etmez, her yerde belediyeler "halk meclisi" adı altındaki terör yapılanmasıyla eş güdümlü.
Velhasılıkelam yüksek seçim kurulunun tespitinden, seçimlerin yürütülmesine, oy kullanma ve aday olmaya kadar her şey terör yapılanmasının kontrolünde.