Terör örgütünün başlattığı yeni saldırı ve izlediği strateji, kuşkusuz hem Suriye, hem de bölge politikalarıyla doğrudan ilgili.
PKK’nın bu yeni saldırı yöntemi, kelimenin tam anlamıyla intihar. Bölge sahnesinde kendi varlığını göstermek ve ‘Kürt Baharı’ parantezine girebilmek adına geri dönüşü olmayan biçimde saldırıyor.
PKK açısından durum bu. Yani yıllar yılı ‘Kürt halkının özgürlüğü’ için mücadele eden (!) bu kanlı şebeke, şimdi de bölgedeki gelişmeler üzerinden kendisine yeni bir tanım getirmeye çabalıyor ve bunun için ‘toplu intihar’ saldırıları düzenlemeyi göze alıyor.
Peki ya gerçek? Kafasını biraz kaldırıp bölgedeki gelişmelerin dinamiklerine bakan herkes, örgütün çok daha kullanışlı hale geldiğini, hatta deyim yerindeyse kendisine ‘yeni patronlar’ edindiğini görebilir. İran, Suriye, İsrail gibi bölgesel aktörlerin yanı sıra, Ankara’ya ‘nein’ demeye çalışanları görebiliriz bu listede.
***
Türkiye’yle Suriye konusunda hesaplaşmak isteyen herkes için en uygun taşeron PKK. Daha düne kadar Şam yönetiminin uzantısı ve beslemesi olmaktan zerre kadar çekinmeyen, hatta bunun üzerinden ‘bayrak dikme’ye kadar uzanan bir yapının, başka türlü davranmasını beklemek de akıllara ziyan.
Daha vahim olan şu ki, örgütün yeni dönemde kendisine böyle bir strateji çizmesinin faturasını tamamen Türkiye’ye ve mevcut iktidara çıkarmaya çalışanlar, bu tabloyu okumaya yanaşmıyor bir türlü.
Gerçeği görmek bu kadar mı zor. Hatırlayalım. Şimdi köşesinden ‘vezir düşürme’ye soyunan darbe şakşakçıları Suriye’de Kürtlerin yaşadığından bile haberdar değilken, Türkiye bu ülkede yaşayan Kürtlerin vatandaşlık haklarını alabilmesi için Şam’a müzakere yürütüyordu.
Suriye Kürtleri şimdi mi ortaya çıktı? PYD bugün mü kuruldu? Dün Kuzey Irak’ta tekrarlanan yanlışları bir kez de Suriye üzerinden yapmamızı önerenlerin gerçek niyeti nedir? ‘Kuzey Suriye’de Kürt devleti kuruluyor’ diye feryat eden çakma Kraliyet çocuklarının söyledikleri bize neden samimi görünmüyor!
Başka sorular da var elbette. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu düşürmek için ihale alanların niyeti gerçekten olup biteni anlamak mı? Türkiye’ye doğru yolu göstermek mi? Yoksa Mavi Marmara’dan beri öfkeyle ellerini ısıranların, ‘Vakit intikam vaktidir’ diye yola çıkışı mı?
Dün Mesut Yılmaz’dan, bugün Kemal Kılıçdaroğlu’ndan hız alıp memleketimizde ‘Almanya Almanya’ diye yatıp kalkanlar, bu ittifakı görmemek için elbette direnecektir. Mesela şu soruyu kendisine sormayacaktır: Neden durduk yerde Dortmund’da üç Türk çocuğu yandı? Aile kavgası öyle mi! Tüm bunların Türkiye’nin bölgedeki duruşuyla ilgisi yok öyle mi?
Geçiniz...
***
PKK, Türkiye’nin bölgedeki Kürtlerle yeni bir ilişkiye girmesini ve önce Irak, ardından Suriye’de kazanacağı etkinliği ne yazık ki bizdeki bazı çevrelerden çok daha iyi okuyor. Bunun için bir yandan Türkiye karşıtı aktörlerle pazarlık ediyor, onlar adına bizi hedef alıyor. Diğer yandan Arap Baharı parantezinde ben de varım demeye çalışıyor. İşte bunun için de canhıraş biçimde saldırılar düzenliyor.
Şu sıralarda ortaya çıkan ve kafasını sağa sola vuran yarasa tayfasına aldırış etmeyin. Türkiye bu zorlu virajı geçecek, geçmek zorunda. Ne Şemdinli’ye, Çukurca’ya saldıranlara göz açtıracak, ne de doğru biçimde yürüttüğü yeni Kürt hamlesinden vazgeçecek.
Daha düne kadar ‘Türkiye niye Suriye girmiyor, bir an önce Şam’a kadar gidelim’ diyen koronun, bugün ulusalcılarla kol kola girip ‘Türkiye’nin Suriye politikası yanlış olduğu için bu duruma geldik’ demesi de pek manidar.
Daha neler göreceğiz yaşadıkça kimbilir.