Yıllardır PKK ve genel olarak da, Kürt siyasi hareketleri üzerine düşünüp yazanlar, hendek savaşlarına bir anlam veremediler ve bu iş başladığı günden bu yana, PKK'nin çatışmayı durduracağına inanmaya devam ettiler.
Bu inancın arkasında yatan kötü bir niyet yoktu tabi.
Ama ilçelere ve şehirlere hendek kazıp, bu hendekleri bombalarla doldurmak, şehir savaşları başlatmak, bu aydınlarımıza rasyonel bir tutum olarak görülmüyordu ve haklı olarak bu rasyonel olmayan duruma karşı çıkıyorlardı.
Bu aydınlardan gelen uyarılara PKK kulak asmadı, bazılarını ise resmen karşısına aldı ama keşke HDP bir adım öne geçip, bu haklı uyarıların gereğini yerine getirse ve hendek savaşlarının yanında değil, karşısında dursaydı..
HDP bu manada tarihi bir sınavdan geçiyordu, birçok HDP'li de muhtemelen bu tarihi sınavın farkındaydı ama gereğini yapmaya gelince, maalesef derin bir suskunluğa gömülen ve susan ama arada bir de olsa konuşan, en azından sesini duyduğumuz HDP'liler hep beraber sınıfta kaldılar. Birinci sınıftakiler kırk yıldır bu hareketin vitrininde oldukları ama can almaya devam eden bir eylem planına karşı hiçbir şey demeyip susmayı tercih ettikleri için, konuşanlar ise kendi siyasi alanlarını daralttığını hatta yok ettiğini bile bile sarf ettikleri her sözü, PKK şiddeti ve terörünü meşru gören bir anlayışla sarf ettikleri ve halkın bir kesiminin oy verip desteklediği bir siyasi hareketi kriminal sınırlara getirip hapsettikleri için halka ve tarihe karşı sorumludurlar.
Çatışmaların bir an önce durmasını isteyen aydınlar, PKK'yi uyaran yazılar yazdılar, 'şiddet ve terör, her geçen gün size meşruiyet, şiddet ve terör size her geçen gün itibar kaybettiriyor' dediler. Ama PKK bu uyarılara aldırmadı, gitti başka ilçelere girdi, o ilçelere silahlı adamlarını koydu ve siper kazarak, evlere mevzilenerek, güvenlik güçlerinin gelmesini bekledi.
Yetmedi metropollerde kanlı katliamlara imza atıp durdu.
Gelişmeleri, derin bir hayal kırıklığı içinde izlemeye devam eden aydınların tutumunda ise bir değişiklik olmadı. Bize hala söyledikleri şu:
"Göreceksiniz PKK, yol yakınken, bu çıkmaz sokağı fark edecek ve şehirleri terk edip hendekleri kapatacak!"
Keşke bu tahminler ve bu beklentiler zamanında gerçeğe dönüşebilseydi.
'Ama beğdel xarap ıl Basra', yani Basra yakılıp yıkıldıktan sonra, geri dönüşün kıymeti olur mu?
Hep yazdım ve söyleyip durdum, HDP ve PKK, ister katılın ister katılmayın ama şu "Kürtler'in yüzyılı" olacak denilen yüzyılın getirip önüne koyduğu bütün siyasi imkan ve fırsatları, Türkiye demokrasi sürecinin barışçıl ve meşru bütün araç ve alanlarını, hendeklere ve mayınlı, bombalı tuzaklara gömdü ve feda etti.
Kürt halkının bu harekete yeni bir fırsat verme ihtimali bu yüzden yok ve görülmüyor.
Ama aydınlarımızın bir kısmı PKK/HDP'den yana hala umutlarını koruyorlar.
Sözünü ettiğim bu aydın kesiminin, PKK savaşı ve halkı, ikisini birden kaybederken, göremedikleri o büyük hakikat ise tam da bu süreçte, PKK'nin şiddet ve terörüne, PKK'nin itibarı ve meşruiyeti açısından bakmanın ne kadar sorunlu bir bakış açısı olduğudur.
PKK'den bir yeşiller hareketi çıkarmaya çalışmak beyhudedir.
Bu bakış açısını sürdürmek, durup dururken, Kürt halkına en büyük zararı veren bir örgüt için siyasi beklenti ve umut yaratmayı hedeflemekten başka bir şeye hizmet etmez.
Bu da dön dolaş, Kürt sorununu PKK'yle özdeşleştirmek ve PKK bir gün değişmeyene kadar, Kürt sorununun çözümünde bir ilerleme olamayacağı inancını hep tedavülde tutmaya yarar.
Oysa PKK ne yeni bir umudu, ne yeni bir siyasi beklentiyi hak ediyor.
Türkiye'de ve Ortadoğu'da PKK bu haldeyken, PKK muhatap alınarak çözülecek bir Kürt sorunu yok artık.
PKK/HDP'yi siyasi bakımdan olumlayan geniş kitleler de bu gerçeğin farkındadır.
Yeni siyasi arayışların eli kulağındadır. Kimsenin şüphesi olmasın, savaşı, HDP'nin en güçlü ve en başarılı siyasi sonuçlar aldığı bir dönemde getirip en çok oy alınan ilçe ve şehirlere taşımanın bir siyasi bedeli olacaktır ve bu siyasi bedeli PKK/HDP ödemek zorunda kalacaktır.
Aydınlarımız ise artık PKK şiddeti ve terörünü bu hareketin meşruiyeti açısından değil, demokrasiyle bağdaşmayan siyasi zemini bütün partiler için daralttığı ve terörize ettiği için karşı çıkmalıdır.
Şiddet ve terör seni zayıflatıyor yapma demek yerine, şiddet ve terörün demokrasiyi harap ediyor, siyasi zemini yok ediyor ve halka büyük acılar yaşatıyor bunu yapma artık ve vazgeç, silahlarını gömmeyeceksen, Türkiye'yi terk et demek lazım..