ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Votel, Suriye’nin kuzeyinde YPG’lilerden (PKK) oluşan 30 bin kişilik sınır muhafız ordusu kuruyoruz, dediğinde tarih 22 Aralık 2017 idi.
Ardından hemen PKK’lıları eğitmeye başladı ABD. Sahadaki gazetecilerin yerelden aktardığı haberleri PKK kaynakları da doğruladı: ABD, Türkiye’ye karşı Kuzey Ordusu kuruyordu. Nitekim CIA ve Pentagon uzmanları teröristlere teknik-teorik bilgiler aktardı. İlk grubun eğitimi ocak ortasında bitti.
PKK’lılardan 30 bin kişilik birlik kurup Türkiye sınırına konuşlandırdığınızda ve adını sınır muhafızları koyduğunuzda tek anlamı vardır bunun. Al takke ver külah alan açıp PKK’ya tahsis ettiğiniz bölgeye sınır çiziyor, terör örgütüne coğrafi-siyasi form kazandırıyorsunuz demektir. Hedefi bellidir. Kimin sınırındaysa saldırtılacağı yer orasıdır.
***
Sınırında terör oluşumuna izin vermeyeceğini ABD’li muhataplarının yüzüne ilan eden Türkiye, sahadaki hazırlığı biter bitmez girdi Afrin’e. İşte bir haftanın sonunda stratejik öneme sahip Burseya Dağı’nı ele geçirdi TSK ve ÖSO güçleri.
Vur kaça, çaydanlığa patlayıcı yerleştirmeye alışmış teröristler savaşamıyor, eteğini giyip kaçıyor. Yakalananlar ABD işbirliğini bir bir anlatıyor. Ele geçen alanlarda ise ABD’nin teröre desteği tüm dünya tarafından görünür hale geliyor.
Askeri ve istihbari açıdan iyi hazırlanmış bir harekat olduğunu sahadaki başarıdan anlıyoruz. İç kamuoyuna olduğu gibi uluslararası kamuoyuna da haklılığını, niyetini ve hedefini doğru anlatabildi Türkiye. İçerde sicili belli az sayıdaki terörsevici dışında 80 milyonun tamamı askerinin ve devletinin arkasında sapasağlam duruyor. Avrupa’dan, NATO’dan peş peşe destek-anlayış mesajları geliyor.
Bunda diplomatik başarının etkisi var elbette ama sınırında terör alan tutarken ve yüzlerce vatandaşı teröristlerce katledilirken feryat eden Türkiye’nin yanında olmamanın mahcubiyeti de var.
***
Harekat başlayınca ABD önce endişelendi. Burnuna halka takıp ateş üstünde eğittiği PKK-PYD’ye kazandırdıkları kaybolacak diye. PKK’ya Kuzey Ordusu kurması konusunda ise “ay siz bizi yanlış anladınız” ciddiyetinde açıklamalar yaptı.
Benzer çelişkilerin ve ikiyüzlü açıklamaların devamı da geldi. Bir yandan “sizin 6 yıldır önerdiğiniz güvenli bölgeyi mümkünse 10 km ama çok ısrar ederseniz 30 km derinliğinde kuralım, peki” dediler. “PKK’ya silah vermeyeceğiz, valla” dediler. “Güvenlik kaygılarınızı anlıyoruz, inanın” diye de eklediler. En son Erdoğan-Trump arasındaki telefon konuşmasını manipüle etmeye kalkarak iş tuttukları PKK ile aynı çukuru paylaştıklarını da göstermiş oldular.
Ama öte yandan komik kaçan buyurganlık sürüyor. “Afrin’le sınırlı kal”, “Münbiç’e girme”, “itidalli ol” deme cüretinde bulunuyor ABD. Terör örgütüne karşı nasıl ve neden itidalli olunacaksa...
***
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Başkomutan sıfatıyla gayet açık ve net şekilde söylüyor ABD’ye gerekeni. Lideri olduğu milletin, başı olduğu devletin izzeti şerefi gereğince.
Türkiye’nin terörden temizlemek için Afrin’e gireceğini ilan ettiği gibi Münbiç’e gireceğini de söylüyor. Uyarıyor da: “Orada PKK-PYD üzerinde bayrak, rozet, arma türünden ne sembolünüz varsa sökün alın ki teröristleri vurduğumuzda onlarla birlikte devlet sembolleriniz de çukura gömülmesin!”.
ABD yararına mühim bir uyarı aslında. Ama aynı ahmaklık sürüyor muhatapta. Votel bu kez de “Münbiç’ten çıkmayacağız” diyor.
Türkiye’nin varoluşsal bir sorun olarak gördüğü terör koridorunu imha konusunda ne kadar kararlı olduğunu hala anlamadığı anlaşılıyor ABD’nin. 30 km’ye fit olacağını, PKK’ya silah yok yalanına kanacağına, PKK’yı Münbiç’te koruyacağız deyince tırsacağını sanıyor. Ya da içerdeki kodları malum adamlarına ÖSO=DEAŞ dedirtince Türkiye’nin haklı pozisyonu ve devlet-millet dayanışması bozulur hesabı yapıyor. Nasıl da yanılıyor. PKK’nın eteği ABD’nin başına geçtiği için olsa gerek. Sınırlı güvenlik hattı değil sınırda güvenlik hattı oluşturacak çünkü Türkiye kararlılıkla.