Türkiye şimdilik durdurulmuştur!
HDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Seni başkan yaptırmayacağız” diye üç kez kurduğu cümleyi İmralı sakinine rağmen yaptığını yeniden hatırlatmalıyım. Hele ki Milliyet gazetesine 28 Şubat 2013’te süreci vurmak için sızdırılan “İmralı zabıtları”nda Abdullah Öcalan’ın, “Başkanlık sistemi düşünülebilir” cümlesine rağmen Demirtaş’ın çıkışı bugün çok daha anlamlıdır.
Bugüne ışık tutması açısından o gün İmralı’da bu bağlamda neler konuşulduğunu bir kez daha hatırlayalım.
Görüşmenin bir yerinde Sırrı Süreyya Önder şöyle diyor:
“Başkanım her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas. Osman Kavala’nın size selamları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar.” Osman Kavala ismini bir yere not ederek Öcalan’ın cevabını bakalım.
Öcalan: Başkanlık sistemi düşünülebilir
“Başkanlık sistemi düşünülebilir. Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz. Yalnız Başkanlık ABD’deki gibi olmalı, devlet meclisi gibi bir senato. İkincisi, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir.... İngiltere’deki avam kamarasının Türkiye versiyonu gibi.”
2013’te İmralı’dan sızdırılan bu görüşlerden de anlıyoruz ki, Demirtaş, Öcalan’a rağmen “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek seçim startı vermiştir.
O halde, “Türkiye’yi durdurmak isteyenler” Gezi, 17-25 Aralık süreçlerinden umutlarını yitirdiklerinde ellerinde kalan son kartı “PKK/HDP” kartını açmışlardır.
Bu kartı, Demirtaş’ın Amerika, Almanya ziyaretlerini hatırlayarak ve Demirtaş’ı Türkiye’de kimlerin ziyaret ettiğini hatırlayarak yeniden analiz edebiliriz.
Hele ki CNN Türk’teki bir söyleşisinde “Öcalan bu partinin genel başkanı değil. Onu tanımıyorlar o bu işlere karışmaz” diyerek İmralı’yı denklemin dışına ittiğini de hatırlayarak...
Lakin size ben o “İmralı zabıtları”ndan bir bölüm daha aktarmak istiyorum.
Öcalan, “darbe süreci” diye bir şeyden bahsederken bakın neler söylüyor:
“Türkiye’de 3 koldan paralel devlet çalışması var. Bu ilişkileri sabote etmeye başladı. Sıradan lobiler değil. ABD’de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri stratejik ve taktik müdahale ediyorlar. Her 3’ü de Anadolu çıkışlıdır.”
2013’ün şartlarına göre İmralı sakininin analizi bu yönde. Dikkatinizi çekmiştir, 3 koldan paralel devlet çalışması var diye başlayan cümlede, 3 lobiye işaret ediliyor.
Lobilerin sözcüsü Demirtaş oldu
Şimdi soru şu, “Seçim sürecinde ve sonrasında bu lobilerin aldıkları pozisyon ne oldu?”
Cevabını biliyorsunuz ama söyleyelim. Önce, “Diktatörlük”, “Saray”, “Tam Batılılaşmamış Müslümanların Türkiye’yi yönetmesine izin verilmemeli” türü algı yönetimi...
Sonra “Bu yüz yılın Selahattin Eyyübisi durduruldu”, “Erdoğanizm sona erdi”, “Türkiye’de sadece Kürtler kazanmadı Türk Museviler de (!) kazandı. İstanbul’a artık geri dönebiliriz” türü histerik sevinç çığlıkları!
Başa dönelim, anlaşılıyor ki HDP eş Başkanı Demirtaş’a “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesini söyletenler Türkiye düşmanlarıdır. Zira Erdoğan’ın “Başkanlık sistemi” tartışmalarında en fazla yaptığı vurgu, “Büyük ve güçlü Türkiye”dir..!
Büyük Türkiye’den kimlerin nasıl rahatsız olduğu da bir başka yazının konusun olsun.
Sonuç olarak, bugün itibariyle “Kürt kartı” üzerinden “Türkiye şimdilik durdurulmuştur.”
Fakat bilinmelidir ki artık ok yaydan çıkmış, kedinin gözü açılmış.
PKK/HDP çizgisi ‘öteki’ne yaşam hakkı vermiyor
Şanlıurfa Valisi İzzetin Küçük Ülke TV’deki programda “Silah bırakma olmayacaktır. Son 6 ayda PKK 3 bin çocuğu daha kaçırmıştır” dedi. Vali Küçük, bir de hepimizin gözden kaçırdığı yakıcı gerçekten de söz etti. Akçakale Sınır Kapısı’nın tam karşısındaki Telabyat’tan son 10 gün içerisinde 7 bin Arap’ın Amerika’nın desteği ile PYD militanları tarafından sürüldüğünü, sayının her geçen gün artacağını belirtti. “Ülkemizde olup bitenleri çevremizde olup bitenlerden ayrı düşünmemek gerekir” dedi.
Bu açıklamanın yapıldığı saatten birkaç saat önce ise Diyarbakır’da Hüda-Par üyesi ve Yeni İhya-Der Başkanı Aytaç Baran katledildi.
PKK/HDP çizgisinin kendisinden başka düşünenlere karşı neler yaptığını uzun uzun anlatmayacağım.
Sadece, PKK’nın kurulduğu günden bugüne en fazla kendi gibi düşünmeye Kürtleri öldürdüğünü... İlk (Eruh) Kürt köyünde yaptığını... “Rojova” meselesi başladığından bu yana o bölgeden binlerce hatta yüzbinlerce “dindar” Kürt’ü sürdüğünü...
Son olarak, yine aynı bölgenin “demokrafik yapısını” değiştirmek için Arapları da bölgeden sürdüğünü hatırlatarak...
Diyarbakır saldırısını okumanızı istiyorum!
PKK/HDP çizgisi, öz itibarı ile kendinden başkasına tahammül etmeyen “öteki”ne yaşam hakkı tanımayan bir Stalinist yapıdır.