PKK’nın yaptığı genel kurul sonrasında, örgütün yeniden yapılanmaya gittiği anlaşılıyor. PKK içinde faaliyet gösteren KCK, örgütün yasama meclisi olarak tarif edilen KONGRE-GEL’in 2005 yılında kabul ettiği bir sözleşmeyle kurulmuş ve Yürütme Konseyi Başkanı da Murat Karayılan olmuştu. Genel kurul sonrası Karayılan bu görevden düşerken Öcalan PKK’nın lideri olarak kaldı.
İddialar muhtelif. Öcalan’ın çağrısıyla PKK’nın askeri gücünün Türkiye sınırlarından geri çekileceğini duyuran Karayılan’ın, Öcalan ile ilişkileri hep tartışmalı biçimde ele alındı. Karayılan’ın Öcalan’a karşı çıkmadığını, çıkamayacağını ileri süren de oldu; ikisi arasında ciddi yaklaşım farkı olduğunu da. Bazıları ise Öcalan’ın siyasi aklı, Karayılan’ın ise askeri aklı temsil ettiğini ima etti.
Yapılan değişiklik, KCK’da eş başkanlık sistemi getiriyor, ayrıca anlaşıldığı kadarıyla Halk Savunma Gücü (HPG) adı verilen silahlı kanatta da bazı değişiklikler yapılıyor. Eş başkanlar olarak Cemil Bayık ve Bese Hozat seçilirken, Karayılan’ın HPG’nin başına geçtiği ileri sürülüyor. Yani Karayılan için tenzili rütbe olmuş.
İç işlerde yenilik
Cuma kod adıyla tanınan Bayık, PKK’nın kurucularından ve emirlere uymayan PKK’lıları infaz etmesiyle ünlenmiş biri. 2004’de örgüt içinde gelenekselci-reformcu ayrımı yaşandığında Bayık gelenekselci kesimin temsilcisi olarak Öcalan ile ters düşmüştü; bu nedenle olsa gerek örgütün Kültür Sanat Komitesi’nde yer almıştı. Hozat ise, örgütün kadın kolları ve örgütlenmesinden sorumluydu.
Bugün üstlendiği görev yakın geçmişe oranla daha önemli olduğuna göre, Bayık’ın eğilimlerinin ne olduğu da önem kazanıyor. Şahin kanatta yer aldığı ve İran’a yakınlığıyla tanınıyor ya da öyle iddia ediliyor.
Çözüm Süreci’nin her kesim için değişimi zorladığına şüphe yok. Silahların bırakılması ve siyasetin şiddetsiz alana taşınması tercih ediliyorsa, o zaman siyaseti siyasi, hukuki ve meşru araçlarla yapacak kuruluşlara ve kişilere ihtiyaç olacaktır. Dolayısıyla yeniden yapılanma ihtiyacı tam da bu nedenle ortaya çıkmış olmalı. Ancak ortada bir sorun bulunuyor. Şahin olarak tanınan biri karar alıcı olurken, silahlı kolun, muhtemelen Karayılan marifetiyle, daha da güçlendirileceği duyuruluyor.
Bu, siyaseten atılacak adımlar talepleri karşılamaz ise, PKK/KCK’nın daha da sertleşeceğini mi ima ediyor?
Dış işlerde yenilik
‘Şahin’lik dışında dikkat edilmesi gereken diğer konu ise, Bayık’ın İran’a yakın olarak bilinmesi. Bu tanımlama doğruysa, öncelikle hangi İran diye sormak gerekir; malum orada da cumhurbaşkanı değişti ve reformist eğilim kazandı.
Eğer, Bayık İran-Türkiye rekabetinden yararlanacak bir siyaset gütme niyetiyle davranacaksa ve İran bu rekabeti sürdürmeye niyetliyse, çözüm süreci yokuşa sürülmüş olur; muhtemelen Öcalan ile de anlaşmazlık çıkar. Bayık bu rekabeti kullanmaya niyetliyse, ama İran Türkiye ile işbirliğini daha fazla tercih ederse, o zaman çözüm sürecinde PKK/KCK’nın bir siyasal parti gibi davranma olasılığı azalır; hareket alanı da daralır.
Öte yandan yeni yapılanmanın İran ile Türkiye’yi yakınlaştırıcı bir rolü de olabilir. Gelişme bu yönde olursa, Barzani’nin de İran’dan daha az korkması sağlanabilir. İran’dan daha az korkan Barzani’nin Bağdat yönetimiyle ilişkilerini dengelemesi de daha kolay olabilir.
Bu durumda, çözüm iyice acil hale gelir. Zira ya Türkiye kendi Kürt vatandaşlarını kazanır, ya da oldukça geniş bir coğrafyadaki Kürtler kendi başlarının çaresine bakmaya yönelirler. Türkiye’de tüm siyasal partilere büyük görev düşüyor. Zira gelişmeler, giderek risklerin büyüdüğü bir aşamaya tırmanıyor. Umalım ki aklı selim kazansın.