PKK kurucusu terörist başı Öcalan'ın terör örgütüne verdiği "silah bırakın, örgütü feshedin" talimatı –bütün homurtulara, uğultulara, tevil çabalarına rağmen- önce PKK, sonra PKK'nın Suriye kolu tarafından kabul edildi, "uyacağız" dendi. Çeşitli zikzaklar olsa da bu iş böyle.
Terör yapılanmasının iki kolu da bunu dünyaya böylece deklare etti. YPG-PKK Şam ile entegrasyonu içeren bir anlaşmaya imza da attı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ifade ettiği gibi sürece tuzaklanan durumların olup olmadığını zamanla göreceğiz. Türkiye'nin tutumu net, tahammülü ise sınırlı.
Fakat PKK'nın aklını çelen, terör örgütüne yeni sahiplik ve koruma vaat edenler de yok değil. Fitne kol geziyor. Soykırımcı, savaş suçlusu İsrail ile kaybettikçe agresifleşen İran özellikle...
Lakin ne İsrail, ne İran kendi güvenli geleceğinden emin. Her iki ülkede de korku kol geziyor. İran bir kez daha ABD'nin hedef tahtasında... Hal böyleyken kendi derdine derman olamayandan medet ummak PKK'nın son isabetsiz ve çaresiz çırpınışı...
DEM VE PKK AYNI AĞIZLA KONUŞUYOR
PKK elebaşlarının, bazı DEM partililerin son günlerde bir kez daha "ama önce şartlar oluşturulsun, yasal düzenleme yapılsın, biz daha sonra bırakırız silahı" türünden sızlanmaları içinde bulundukları durumu hiç anlamadıklarını gösteriyor.
DEM heyetinin parti gruplarına yaptığı ziyaretten sonra kamuoyuna yaptıkları açıklamalar içine düştükleri yanlışı gösteriyor. Daha dün AK Parti ve MHP ziyaretinin ardından yaptıkları açıklamada DEM Parti şartlar öne sürdü.
Öcalan'ın "silah bırakın" mektubuyla İmralı'da verilen o tarihi fotoğrafta yüzü gülmeyen tek kişi olan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Öcalan'ın PKK ile iletişim kurması ve kongre ortamının sağlanması gerektiği" yönündeki taleplerini kamuoyuna aktardı.
Aynı şatları PKK yöneticileri de aynen böyle dile getiriyor.
ÖCALAN'IN GÖRDÜĞÜ, ÖRGÜTÜN GÖREMEDİĞİ
Bir adada, kapatıldığı hücrede, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken Öcalan'ın bile o şartlarda gördüğü gerçeği göremeyen bir örgüt ve parti kafası var hala. Terörist başının talimatını ve örgüt özeleştirisini savsaklamaya, güya Türkiye'yi atlatmaya çalışıyorlar.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti devleti onlara son kez "ölümsüz çıkış" fırsatı sunuyor. Sündürmeden, mızmızlanmadan, ayak sürümeden İmralı'dan gelen talimata uyması gerekiyor terör örgütünün.
Yoksa kısa bir süre için bekletilmekte son bulacak onları.
DEM parti içindeki çatlaklar DEM'in sivil siyasetten çok silahlı dayatmaya yakın olduğunun da ispatı. PKK ile birlikte DEM Parti de silah bırakmadan "terörsüz Türkiye" hedefine tam olarak ulaşmış olmayacağız.
NEVRUZ'DA BİN YILLIK KARDEŞLİK
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi hayatı boyunca mücadele ettiği alanların başında geliyor "terörsüz Türkiye" hedefi. Türkiye siyasetini ve hassaten bu meseleyi yakından takip edenler çok iyi bilirler ki Erdoğan, Başbakanlık döneminden itibaren hem demokratik açılımlarla terörün zemin bulabileceği sorun alanlarını kurutarak hem de terör örgütüyle etkili mücadele ederek bugün ulaşılan "fesih-silah bırakma" aşamasını hazırlayan kişidir.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi hayatını riske atarak, sadece elini değil gövdesini taşın altına koyarak sağladı bunu.
PKK'yı ve sahiplerini bu sona mecbur etti; Türkiye'yi ikna etti. O açıdan hakkı büyüktür, teslim etmek gerekir.
Son etapta ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin aldığı inisiyatif çok kıymetli. 1 Ekim'de DEM'lilere uzattığı elin, 22 Ekim'de "Öcalan PKK'yı feshetsin, gerekirse DEM grubuna hitap etsin" sözlerinin devamıdır bugün konuştuğumuz gelişmeler.
Nitekim Cumhurbaşkanı dün akşam yaptığı konuşmada "Terörsüz Türkiye girişimizle Türkiye'nin 40 yılına mal olan musibetin çözümü için cesur bir adım attık" derken uzun bir sürecin, kıymetli emeklerin özetini geçiyordu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in dün duyurduğu Nevruz müjdesi bu arka planda okunmalı. Çelik'in aktardığına göre 21 Mart'ta İstanbul'da yapılacak Nevruz kutlamasına Cumhurbaşkanı Erdoğan da katılacak ve Nevruz bir "kardeşlik bayramı" olarak kutlanacak.
Türklerle Kürtlerin bu coğrafyada her kritik dönemeçte birbirinden yana tercihte bulunmasının temelinde bu kardeşlik var.
Kudüs fatihi Kürt Selahattin'in, Malazgirt kahramanı Türk Alparslan'ın, Osmanlı'nın savaştığı her cephede, sonra Kurtuluş Savaşında, sonra terörle mücadele yıllarında şehitliklerde yan yana yatan Türk ve Kürt civanların kardeşliği bu.
Toprağı "vatan" yapan bu azimde; her aşkla, evlilikle, akrabalıkla kanlarımızı karıştıran "gönülde", ortak geçmişte ve ortak gelecekte var bu kardeşlik.
Terörsüz Türkiye hedefi gerçekleştiğinde, bin yıllık hakikatimize kan sıçratmaya çalışanlara rağmen kardeşliğimize bin yıllık bir mühür daha vurulmuş olacak.