Mersin'de 26 Eylül'de polisevine PKK'lı iki terörist saldırı düzenledi. İkisi de öldürüleceklerini anlayınca sırtlarındaki bombaları patlattı.
Polis memuru Sedat Gezer, yaralı olmasına rağmen bir teröristi vurdu ve şehit oldu. Bir polis memuru da yaralandı.
Teröristlerden birinin kimliği belli olunca, saldırının başka bir boyutu öne çıktı.
"Zozan Tolan" kod adlı Dilşah Ercan'ın, CHP tarafından hazırlanan 'Tutuklu Gazeteciler Raporu'nda 'mağdur gazeteci' olarak savunulduğu görüldü.
CHP raporunda "gazeteci" kimliği öne çıkartılırken aslında bir teröristin nasıl korunmaya çalışıldığı de görüldü.
Nedim Şener, Hürriyet'teki dünkü yazısında rapordan Dilşah Ercan'la ilgili satırları aktardı:
"CHP'li milletvekilleri, 'gazeteci' listesine aldıkları Dilşah Ercan'ı şöyle tanıtmış:
"Adı-Soyadı: Dilşah Ercan.
(Şakran Kadın Kapalı Cezaevi-İZMİR/ PKK-Örgüt üyeliği suçlamasından hükümlü.)
Lise mezunu, 2,5 yıldır cezaevinde.
Tutukluluk Nedenleri (İddianame): Azadiya Welat gazetesinde muhabirlik yapmasının tutuklanma nedenleri arasında olduğunu belirtiyor. Örgüte ilişkin propaganda, yürüyüş, gösterilere katılmaktan ve kanuna muhalefet suçlamalarından hükümlü. Tüm teknik eşyalarının (kamera-fotoğraf makinesi) dosya içine katılıp suç kanıtı sayıldığını belirtiyor. Sırt çantası da suç kanıtı sayılmış. Yaptığı haberler de kanıt olarak gösterilmiş."
Raporun ne kadar korumacı, teröristi kollayıcı olduğu satırlara dökülmüş.
Mahkemece gazetecilikten değil, terör örgütü üyeliğinden hüküm giymiş.
Buna rağmen teröristin kendi beyanları öne çıkartılmış. "Kamera ve fotoğraf makinesi dosya içine katılıp suç kanıtı sayılmış" deniyor. Sırt çantası bile suç kanıtı sayılmış.
İbretlik sahneye bakınız ki, polisevine yaptığı saldırıda patlattığı bomba da sırt çantasındaydı...
CHP'nin, terörist himayeciliğinden yakalandığı tek vaka bu değil.
CHP'li Veli Ağbaba da TBMM çatısı altında Özge Aydın isimli teröristi savunmuş, Özge Aydın, Suriye'de güvenlik güçlerimiz tarafından saldırı hazırlığındayken etkisiz hale getirilmişti.
Böyle münferit olayların ötesinde CHP'nin ve 6'lı masadaki muhalefet liderlerinin terör söz konusu olduğunda bir defa bile PKK'yı ağızlarına almamaları ibretliktir.
Sırf HDP tepkisinden çekindikleri için, sırf HDP oylarına muhtaç oldukları için bu ne fena bir zillettir.
Mersin'de polisevine yapılan saldırıdan sonra, muhalefet liderlerinin açıklamalarını özellikle merak ettim.
İsim isim saldırı ile ilgili söyledikleri şöyle:
Kemal Kılıçdaroğlu: "...alçakça düzenlenen terör saldırısında..."
Meral Akşener: "...yapılan alçak saldırıda..."
Ali Babacan: "...yapılan terör saldırısını..."
Ahmet Davutoğlu: "...polisevine yönelik terör saldırısında..."
Temel Karamollaoğlu: "...gerçekleştirilen terör saldırısında..."
Gültekin Uysal: "...düzenlenen hain saldırıda..."
Bir tanesinde "PKK terör saldırısı" ifadesi yok.
HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da o kadarını söylüyor: "Mersin'de yaşanmış olan saldırıyı..."
Gelelim bölücü terör örgütü PKK saldırının asıl anlattığına.
Türkiye'yi bir kaosa sürüklemek için düğmeye basılmış bulunuyor.
Sırada FETÖ'nün devreye sokulması var.
2023 Seçimlerini Cumhur İttifakının kazanmasının anlaşılması ile belli çevrelerin kimyası bozuldu.
6'lı masa sallanacak demiştik. Akşener, kitabından ortasından konuştu. Kılıçdaroğlu'nun adaylığı için "6'lı masa noter değil..." dedi.
HDP'ye yaranmak için "PKK terörü" diyemeyenleri bekleyen akıbete, yavaş yavaş yaklaşılıyor.