Çözüm sürecinde durumu gözden geçirmenin zamanıdır.
STAR gazetesi dün bütün konuşmalar, spekülasyonlar, umutlar ve umutsuzluklar hattında en değerli bilgiyi manşetine taşıdı. Özetleyelim...
Öcalan’ın Kandil’e gönderdiği mektuba olumlu cevap verilecek. Yani, PKK birtakım kaygıları olmasına rağmen Öcalan’ın dediğini yapacak. Bu olumlu cevabı içeren mektup Nevruz’da (21 Mart) açıklanacak. Devamında bütün silahlı PKK kadroları Haziran ayında sınır dışına çekilmiş olacak. Yani, ateşkesin ne zaman olacağı bile artık önemli değil. Hızla, kesin çözüme doğru bir gidiş var...
Paris cinayeti ve ardından gelen ikinci engelleyici darbe olan tutanak sızdırma vak’asına rağmen süreç yüksek tempoda ilerliyor.
Türkiye, yakın dönemde 35 yıldır tarihsel olarak ise 100 yıla yaklaşan bir sorundan kurtulmanın eşiğine kadar gelmiş bulunuyor.
En kritik adım, ebedi silahsızlık
Bu sürecin asıl önemli ve değerli bilgisi ise şudur:
PKK, artık silahı, silahlı mücadeleyi bir yöntem olarak repertuvarından çıkarıyor. Yani, silahlar bir daha ele alınmamak üzere bırakılıyor, şiddet tamamen devre dışı kalıyor.
Sürecin temel unsurlarından birisi olan “Öcalan’ın örgüt üzerindeki otoritesi”nin kesin olduğu görülüyor.
Elbette riskler var. Bilinen, bilinmeyen, tahmin edilen edilemeyen riskler. Mesela, sürece yakın görünen bir gazetenin “eksik” İmralı tutanaklarını yayınlayarak çözüm karşıtlarını coşturacağını kim tahmin edebilirdi? Ama bu da oldu...
Evet, hedef yakın ödül büyük ama beklenmedik gelişmelere karşı bağışıklığı sürdürmek de gerekiyor.
Önümüzdeki 9-10 gün kritik mesela... Özellikle, gerilim doğuracak ve tansiyon yükseltecek mesajlara hassasiyet göstermek zamanıdır. Tafra, böbürlenme ve inatlaşma için de hiç uygun zaman değil.
‘Bak bunu bilmiyorduk!’
İlginç bir şekilde sürecin en umut verici ve en sıkıntılı günlerini aynı anda yaşıyoruz. Görüşme tutanaklarının sızdırılması çözüm karşıtlarının elini güçlendirdi ve o sohbetteki gelişigüzel sözleri bir müzakere pozisyonuymuş gibi sunma imkanına kavuştular. Buldukları gol fırsatını değerlendirmeye çalışıyorlar. Sadece baştan beri çözüme karşı olanlar değil bugüne kadar sürecin yanında görünmekten başka seçenekleri olmayanlar da fırsatı değerlendirip “Biz böyle olduğunu bilmiyorduk” demeye başlıyorlar.
Problem mi? Değil...
Medya toplumun gerisinde
Tutanak vak’ası gösterdi ki medyada ve siyasette “samimi” olarak çözüm isteyenlerin sayısı zannedilenden daha azdır. Açık ifadeyle, gazeteci-yazar ve aydın sınıfının çözüm arzusu ve duyarlılığı toplumun gerisindedir. Sokaktaki insanın çözüme gösterdiği özen medyada yok ne yazık ki... Çözüm istemek başka duyarlılık başka. Sıradan insanlar geçmişi hafızalarından silmeye hazırken eski medya kendisini hafızalara baskı yapmaktan alıkoyamıyor.
Askeri vesayetin geriletilmesi, Ergenekon düzeninin yıkılması, 367 rezaletinin püskürtülmesinde olduğu gibi bugün Kürt meselesinin çözümünde de temel dinamik, Anadolulu, muhafazakar, özgürlükçü ve demokrat çoğunluktur. “Baldıran zehiri” içmeyi göze alan siyasi kararlılıkla birlikte, Türk-Kürt toplumsal dinamiği ve yeni “merkez medya”nın entelektüel baskısı çözüm hattını günden güne güçlendiriyor. Provokasyonlara karşı bağışıklık da böylece gelişiyor.