PKK ne hikmetse her zaman haklı!
Devlet/Hükümet ise her daim haksız!
Kandil’in savaş baronlarının böyle düşünmeleri anlaşılabilir ama PKK/HDP muhiplerinin her seferinde Kandil’i devlet/hükümet karşısında haklılaştırıcı bir söylem geliştirmeleri anlaşılabilir değil.
Erdoğanfobik/AK Parti düşmanı oldukları için her seferinde bu söyleme tutundukları söylenebilir ama ülkeye ihanet anlamına gelebilecek bir savrulmanın iler tutar yanı yok değil mi?
***
Kandil, “Ateşkesi bozuyorum” dedi.
O hazretler hemen başladılar buna yol açan sebepler üzerinden Erdoğan’ı ve Hükümeti suçlamaya.
Kandil’deki savaş baronlarının dediklerinin tıpkısının aynısı.
Neymiş efendim, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerden önce “Kürt sorunu yok!” demiş…
“Taraf maraf yok!” demiş…
“Dolmabahçe mutabakatı”na karşı çıkmış…
“İzleme heyeti”ni engellemiş…
Tam da Kandil silah bırakmayı karara bağlayacak bir “olağanüstü kongre” yapacak iken Cumhurbaşkanı Erdoğan bu söylem ve tutumuyla süreci sabote etmiş…
El insaf yani!
Ahlaksızlığın ve yalancılığın bu kadarına da pes doğrusu!
***
Bunu diyenlerin başını çeken Paşa torunları daha Öcalan 2013’de Kandil’e “silahlı güçleri sınır dışına çekin ve silahları susturun!” dediğinde koşup Kandil’e gitmemişler miydi? Kandil’deki savaş baronlarının eteğine tutunup yalvar yakar, “Aman ha, Erdoğan’a güvenmeyin, Öcalan Hükümetin emrine girdi, sakın silah bırakmayın!” demiyorlar mıydı? Bununla ilgili yazılar kaleme almıyorlar mıydı? Şimdi kalkmışlar bu beyler Kandil’in savaş borazanlığını tekrar yaparcasına bahaneler üretip kendi ülkesinin hükümetini suçluyorlar…
O suçladığınız Erdoğan bu ülkede paşa dedelerinizin kurduğu inkarcı, ırkçı, asimilasyoncu ve zorba devlet zihniyetini kökten değiştirdi.
“Kürt sorunu artık yok!” demek, işte bu paşa dedelerinizin oluşturduğu zihniyetin yok olduğu anlamında söylenmiş bir sözdü.
Ama siz aldınız o sözü başka mecralara taşıdınız.
Tıpkı Kobani hassasiyetiyle Cumhurbaşkanımızın söylediği o sözü ahlaksızca başka mecralara çektiğiniz gibi…
Çünkü siz Erdoğan’ın/AK Parti’nin eliyle bu sorunun çözülmesini istemediniz.
Çünkü söz bu sorunun kendilerinin izni, bilgisi ve gözetimi olmadan çözülmesini istemeyen o üst aklın emrindeki kalemşorlar sınıfına dahilsiniz.
***
Kandil önce şu soruların cevabını versin: Koşulsuz itaat edeceğinizi söylediğiniz Öcalan’ın 2013’te yaptığı “silah bırak!” çağrısına niye uymadınız?
Silahlı güçlerinizi dışarı çıkartıyor görüntüsü oluşturup sonrasında niye ters bir istikamete saptınız? Kandil görünüşte Öcalancılık yapıyor, ama gerçekte ve pratikte Öcalan’ı kurban ediyor.
Kandil Öcalan’ın çağrısına uyup silahları toprağa gömeceğine Öcalan’ı İmralı’ya gömdü. Kandil’in arkasındaki güçler Öcalan’ı eleştirdiği güçlerdi.
Şimdi Kandil Öcalan’ın eleştirdiği bu güçlerle iş tutuyor. Öcalan’ın teslim edilmesini uluslar arası bir ihanet projesi olarak suçlayan Kandil, bugün Öcalan’ı teslim eden o ihanet şebekesiyle iş tutuyor.
Suriye’de o güçlerin para militer unsurları gibi çalışıyor. İçerde Öcalan’ın ihaneti üzerinden laf eden bilumum liberal sol çevrelerle iş tutuyor. HDP işte bu ihanet projesinin siyasi ayağını oluşturuyordu. HDP üzerinden Kandil çözüm sürecini sabote etmek isteyenlerle kol kola girdi. Amaç belliydi: AK Parti’yi iktidardan düşürmek! Çünkü AK Parti iktidardan düşerse çözüm süreci sonlanacaktı. Şimdi Kandil dış ve iç konjonktürden yararlanarak Türkiye’yi Suriye’ye ve Yunanistan’a dönüştürmek istiyor. Üst aklın önüne koyduğu yeni savaş senaryosunda tekrar aktör olarak sahne almasının sebebi bu işte… Kandil’in asıl amacı, Kürtlerin daha özgür ve müreffeh olması değil asla…
Kandil kendisine sağlanan desteğin diyetini ödüyor. Türkiye düşmanı güçlü bir Türkiye olsun istemiyorlar. Siyaseten Suriye’ye dönmüş ve ekonomik olarak da Yunanistan’a dönüşmüş bir Türkiye’yi rahatlıkla yönetebileceklerini düşünüyorlar. PKK bu projenin bir koçbaşı olarak kullanılıyor sadece. Kandil seçim sonrası ortaya çıkan siyasi belirsizliği bir fırsat biliyor. PKK’nın yapmak istediği şey, kendi iktidar alanını genişletmek. Daha açık bir ifadeyle, Suriye’nin Kuzeyiyle Türkiye’nin Güneydoğusunu birleştirmek... Bu yüzden tehdit ve şantaj politikası izliyor.
“Çözüm süreci devam etsin istiyorsanız bölgeyi bana bırakın!” mesajı veriyor.
***
Kandil nedense İran ile savaşmıyor. Suriye ile savaşmıyor. Her iki ülkede “Kürt sorunu” olmadığı için mi?
Her iki ülkede Kandil’in Türkiye’den talep ettiği şeyler var olduğu için mi?
Ne gezer!
Suriye rejimi Kürtlerin varlığını bile kabul etmeyen bir ırkçı ve Baasçı bir rejim. Ama PKK hiçbir zaman bu rejimle savaşmadı. Bırakın savaşmayı eleştirmedi bile.
İran’la bugün Barzani yanlısı peşmergeler savaş halinde. PKK ise tercihini İran’dan yana yapmış durumda.
Kürtlük davası bunun neresinde Allahaşkına?
***
Diyeceğim o ki, PKK’nın bu tehdit ve şantaj politikasını boyun eğilirse Türkiye ebediyen kaybeder.
Güvenlik-demokrasi denklemi yeniden kurulmalı ve PKK ile demokrasi temelinde yeni bir mücadele konsepti belirlenmelidir.
Çözüm sürecinin demokratikleşme ayağı sürdürülmeli, ama PKK’nın silahla bölgeye sahip olma ve Kürtler üzerinde silahlı hakimiyet sağlama emellerinin de önüne geçilmelidir.
Kendi devletinden dün demokrasi talep eden Kürtler bugün güvenlik talep eder noktaya gelmişse güvenlik-demokrasi denklemini doğru oturtan yeni bir mücadele konseptine acilen ihtiyaç var demektir.