Ankara’da, Türkiye’nin başkentinde bir ay geçmeden ikinci PKK-PYD ortak saldırısı gerçekleşti. İlkinde 28, ikincisinde 37 vatandaşımız can verdi.
Bu hain saldırılarda can verenlere Allah’tan rahmet diliyoruz.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Duygularımızı, öfkemizi kontrol etmekte zorlanıyoruz. Olup bitene anlam vermekte güçlük çekiyoruz. Duaya sığınıyoruz.
Başındaki yaşmağıyla gözyaşını silen, secdelerde vatan için millet için huzur ve güvenlik için el açan anaların duasının ne kadar güçlü olduğunu hesaba katmayanların zelil olduklarını göreceğiz. Çok da uzak değil o günler.
Hatta bütün bu azgınlık, gözü dönmüşlük bir bakıma yenilmişliğin tezahürü.
Kimse hamaset sanmasın, PKK’nın hayatı yaşanmaz hale getirdiği, HDP’li vekillerin AK Partili Kürt vekilleri bile işgalci güç olarak gördükleri Diyarbakır’da, Sur’daki evlerini terk etmek zorunda bırakılmış kadınları, çocukları dinlesin, PKK’nın nasıl bir yenilgi yaşadığını anlayacaktır.
Tarihinde bir ilk belki de bu; etno-politik gücünü yitiriyor PKK. Hem de silah, eğitim ve insan kaynağı noktasında hiç sıkıntı yaşamadığı bir anda...
***
PKK silah ve operasyon kabiliyetini Suriye’nin kuzeyindeki fiili oluşum sayesinde Rusya, İran, ABD’den aldığı destekle artırınca Türkiye’de “şehir savaşı” denilen bir yönteme başvurdu.
Belediyelerin ve HDP’nin yardımıyla sokakta ne kadar hırsız, tinerci, bonzai çeken genç varsa topladı PKK. Diyarbakırlıların önceleri belediyenin sosyal sorululuk projesi için toplandığını zannettiği bu gençleri silah altına aldı. Çözüm süreciyle eş zamanlı kurduğu -çözüm gibi bir derdinin olmadığını kanıtı- YDGH denilen yapıya kattı. Haplayıp haplayıp çukur kazmaya, bomba döşemeye, kendini feda etmeye yolladı.
Bunu bizzat Sur’da yaşayanlar anlatıyor. Can korkusuyla adını veremeyen anneler, babalar...
***
Kobani zaten terör örgütünün idman alanıydı. Suruç’ta yine bir terör saldırısında öldürülen o 32 genç de Kobani’ye şehir savaşı eğitimi almaya gidiyordu. Tıpkı Ankara bombacıları gibi onlar da Kobani’de eğitileceklerdi.
Silahın su gibi akıtıldığı, Batı medyası tarafından “özgürlük savaşçısı”, “laik-feminist-ekolojik Kürt halk hareketi” diye her gün cilalandığı, istihbarat örgütlerince desteklendiği, Kobani’de askerlik eğitimi verebildiği, Türkiye içindeki ihanet şebekeleri ve kıt akıllı aydın müsveddeleri tarafından da “aslansınız kaplansınız, devirin AK Parti’yi arkanızdayız” denilerek şımartıldığı bir vasatta PKK’nın böyle bir özgüven içinde kendi sonuna koşar adım gitmesi kadar doğal bir şey yok.
***
Ankara’daki hain saldırıdan kısa süre önce PKK terörü dolayısıyla Sur’daki evlerini terk etmek zorunda kalan ailelerle görüşmek maksadıyla Diyarbakır’daydık. AK Parti Kadın Kolları’nın tertip ettiği Sare Davutoğlu’nun sadece başbakan eşi olarak değil, bir kadın, bir anne ve bir sağlıkçı olarak da vaziyet ettiği ziyaret sırasında PKK’nın Kürt halkına yaptığı zulmü çok net görme imkanı bulduk.
Annelerin çocuklarını PKK’nın zulmünden korumak için, çocuklarını kandırmasına, kaçırmasına mani olmak için nasıl çaba sarf ettiğini dinleyince PKK’nın bu sefer baltayı taşa vurduğunu anladık.
Sur’da görev yaparken şehit edilen bir polis annesi ile oğlu PKK tarafından kandırılarak önce dağa kaçırılan sonra da çukurlarda terör eylemlerine sürülen ve can veren bir annenin Sare Davutoğlu’na aynı duyguyla sarılmaları, devletin PKK terörünü bir an evvel bitirmesi için ricacı olmaları başka nasıl izah edilebilir?
Genç kızlarının namusunu korumaya çalışıyor Kürt anaları. Ergen çocuklarını evden dışarıya salmıyor, PKK onlara bulaşmasın diye...
Açıktan HDP-PKK yandaşı olan kişiler bile artık “Operasyonlar olmadan başka bir yöntem bulunamaz mıydı?” diyor. Başka bir yöntemin olmadığını onlar da çok iyi biliyor.
Bu bile PKK ve HDP’nin halkın gözünden ve gönlünden düştüğünü resmediyor.