Pazartesi sabahı Medine-i Münevvere’den bir vefat haberi geldi. Dr. Aişe Hümeyra Ökten hanımefendi Hakka yürümüştü. Sevgili arkadaşım Fatma Erdoğan Hemşiremizin yolladığı video kayıtlarına bakınca, gözlerimden yaşlar boşanarak; Doktor Annemiz, aşık olduğu diyarda sonsuzluğa karışmış dedim. Onu yeşil bir sal üzerine intizamla yerleştirmişler, Hz. Resulullah efendimizin (sav) makamından hızlı adımlarla adeta koşarcasına taşınıyordu, Cennet-i Baki’ye doğru. Koşanlar arasında küçük bir çocuk da gözüme çarptı, kimdi neydi bilmiyorum ama, sanki bizleri, talebelerini temsilen oradaydı. Sağolsunlar, Hümeyra Anneyi tanıyanlar yalnız bırakmamışlar onu. Haccını yapmış, fenalaşınca beni Medine’ye götürün demiş... Vakur bir kraliçe gibi, muradına ermiş yeşil giysili bir gelin gibi, salına salına gitti asli yurduna...
Yeni neslin tanımasını arzu ettiğim idealistlerdendi Hümeyra Hanım. Ömrünü İmam Hatip Liselerini açmaya, özlenen nesli yetiştirmeye adamış Celalettin Ökten hocamızın kızıdır. 1925 doğumludur, son nefesine kadar doktorluk yaparak insanlara hizmet etmiş, hayatını hastalarına adamış, tek başına bir vakıf gibi çalışmıştır. Hem medyadan, popüler çevrelerden, gündemden uzak, kimseye yük olmadan, hatta ahbaplarının evlerinde misafir olarak geçen koskoca bir ömür, başını sokacağı kendisine ait bir evi bile olmadan, gürültüsüz-patırtısız ciddi bir azimle yaşamış, hem de her türlü zorluklara göğüs germiş bir kadın...
Biz güçlü olmayı çok başka türlü anlatıyoruz şimdilerde. Parayla, makamla, şan şöhretle kaimdir güçlü olmak, zannediyoruz. Oysa Hümeyra Hanımı güçlü kılan tam aksine, paraya, makama, şöhrete önem vermeyişi, infak ve feda edişiydi...
Hiç evlenmediği ve anneliği yaşamadığı halde yakın çevresinin olduğu kadar onu Mekke ve Medine’de tanımış hastalarının, tüm garip gurebanın, yoksulun, ‘Hümeyra Anne’ diye hitap ettiği bir adanmış ruhtu... “Tabibe-i hazıka-i mütedeyyine” ydi namı... Onun ne çok kızı varmış dedim vefat haberini aldıktan sonra, Kur’anlar, hatimler, fatihalar, tevhidler koştu yetişti ardından. Allah ona rahmet mağfiret eylesin, çok sevdiği Resulullah’ın (sav) şefaatine ulaşsın...
Dr.Hümeyra Hanım, Suudi Arabistan’daki son ‘’mücavire’’ydi. İstanbul Çarşıkapı’daki muayenehanesinde çalışırken, 1959 yılında Suudi Arabistan’ın mühendis ve doktorlara oturma izni verme kararı üzerine, müracaat edip çalışma ve oturma izni alır. Bundan sonra her yıl mübarek üç ayları ve Hac mevsimini Hicaz’da geçirir, her milletten hastaya bakar.
Çağımızın değerli alim ve hizmet önderlerinden Mehmet Zahit Kotku Efendi’nin Hümeyra Hanım’ın hayatında özel bir yeri olmuştur. Hocaefendi ile Kızılay doktoru olarak gittiği ilk Hac’dan dönerken vapurda tanışan Hümeyra Hanım, bir daha alakasını kesmemiştir. Kotku Hazretlerinin ‘doktor abla’ dediği Hümeyra Hanım, 1980’deki son Hacc’ında da kendisine eşlik eder.
Ömrü boyunca ‘kadın başıma ne yapabilirim ki’ düşüncesini bir an aklına bile getirmeyen Hümeyra Hanım, karşılaştığı bütün zorluklarla, sıkıntılarla iman, sabır ve tevekkülün verdiği güçle mücadele etmiştir. Hizmet hayatı yoğunlaştıkça her genç kıza mahsus evlilik hayalleri de uzaklaşmış; kendi ifadesiyle: “Her eve bir anne lazım, annelik çok yüksek bir mevki ama yedi mahalleye de bir doktor gerek. O da ben olayım, annelere bakayım” diye düşünmüştür. O zaten tanıyan herkesin Hümeyra Annesidir...
Son ses kayıtlarından birinde, vasiyet mahiyetinde bıraktığı cümleler, beş vakit namaz ile ilgili. Namaza sımsıkı sarılın ve dilinizden selavatı şerifeleri düşürmeyin diyor. Onlar, dünyanın üzerinde dini nezaketle yaşadılar. Zerafetle. Zikrederek. Her an Allah’ın huzurunda oldukları bilinciyle. Resulullahı (sav) çok özleyerek. Bu güzellerden örnek ve ilham almak umuduyla Allah'tan rahmet bereket diliyorum...