Bu gün Suriye’den Irak’a, Gazze’ye kadar uzanan bir bölge alevler içinde. Bu yeni değil. Dünyaya egemen olmak için 19. yüzyılın ortalarından bu güne, yarına ve daha nice yarınlara kadar küllenmeyecek görünen bu yangının alevlerini petrolle tutuşturulan kan körüklüyor. Peki ilk kan ne zaman akıtıldı ve kimin kanıydı?
İran Şahı Ali Esfer Han, bir Cuma selamlığından çıktığında, adı sonradan öğrenilecek ve İngiliz İstihbarat örgütünce eğitilen Molla Rıza’nın düzenlediği suikast sonucu öldürüldü. Tarih Mayıs 1894. Şah öldürülünce, Rus Albay Liakoff emrindeki İran ve Rus Kazakları ağır silahlarla halka ateş açtı. Ve binlerce masum insanın kanı İngiltere, Fransa, Rusya ve Almanya’nın petrol savaşında akıyordu. Şahın ölümünden sonra Ruslar Muzafferuddin’i Şah ilan etti ve onunla hemen petrol imtiyazlarını kapsayan anlaşmaya imza attı. Tarih Mayıs 1901.
Osmanlı topraklarında petrol savaşlarıysa Abdülhamid Han Osmanlı tahtına oturmadan yirmi yıl önce, 1857’de, Galiçyada petrol bulunduğunda başladı. Abdülhamid Han tahta oturduğundaysa Osmanlı topraklarında gizli-açık petrol savaşı bütün hızıyla sürüyordu. Padişah 1886’da Almanlarla Bağdat Demiryolu Anlaşmasını imzalayınca İngiliz,Fransız ve Rus istihbaratçılar siyasi bunalım çıkarmak, devleti zayıflatmak için eylemlere başladı. Abdülhamid Han bu eylemlerin ardında Musul ve Kerkük yöresindeki petrol olduğunu öğrenince 1890 yılında bölgeyi Padişah Mülkü ilan etti.
Petrolcüler o saat, Padişaha hak ettiği dersi vermek için kolları sıvadı. Ve Bosna Hersek’den Yemen’e kadar, Osmanlı topraklarında milliyetçilik kavgaları başladı. Osmanlı topraklarında milliyetcilik adına ayaklanmaları başlatan, devlete silah çekenlerin Türk olmalarıysa ilginçti en azından. Fransa’yı mesken tutan Jön Türkler Balkanlar, Arap yarımadası ve Anadolu’da başlayan ayrılıkçı hareketlerin hem öncü hem de destekleyici gücüydü.
Fransızların yönlendirdiği Jön Türk hareketinden doğan İttihat Terakki Cemiyeti, kısa sürede Almanların denetimine girdi. Gerek Almanlar gerekse de İngilizler defalarca, büyük elçileri aracılığıyla padişaha çıkarak Musul-Kerkük petrollerinin imtiyazlarını istemişlerdi. Ancak Abdülhamid Han, her defasında bu istekleri geri çevirmişti. Onu tahttan indirmekten başka çıkar yol yoktu. İttihat ve Terakki Batı’nın, her türlü desteğiyle padişaha karşı ayaklanma hazırlıklarına hız verdi. Topraklarındaki petrolden bir damlasını bile kaptırmayan Abdülhamid Han’dan kurtulmak, petrolcülerin tek amacıydı. Büyük çoğunluğu Bulgar, Rum, Sırp, Makedon ve Artnavutlardan oluşan 3. Ordu, yani Hareket ordusu, İstanbul’a girerek padişahı tahttan indirdi. İttihatçılar yönetime gelir gelmez korkunç bir hata yaptı. Musul-Kerkük’ü Padişah Mülkü ilan eden İrade-i Seniyeyi yok sayarak yöre topraklarını Ticaret ve Ziraat Nezaretine devretti!
İttihat Terakki’nin aldığı Padişah Mülkünün devri kararının ardından İngilizler, General Townsend komutasında 45 bin kişilik bir orduyla Irak topraklarında ilerlemeye başladı. Ancak Osmanlı ordusu, Kutül Amare’de General Towsend’in ordusunu dize getirdi. Bunun üzerine Lawrence ve Bayan Gertrude Bell, iki ünlü İngiliz ajanı, çuval çuval altın dağıtarak başta Mekke Şerifi Hüseyin, Arap şeyhlerini Osmanlı’ya karşı ayaklandırdı. Tam bu sırada İngilizler, Osmanlı’nın bedelini son kuruşuna kadar ödediği Reşadiye ve Fatih zırhlılarına el koydu; 10 Mart 1914 tarihinde Maliye Nazırı Cavit Bey başkanlığından bir heyet Londra’ya giderek İngilizlerle “Zırhlı Pazarlığına” oturdu. Cavit Bey, Düyun-u Umumiye’den Claust Gülbenkyan’ı da yanına almıştı. Ne var ki, görüşmelerin ortasında Sadrazam Said Halim Paşa’dan gelen bir telgrafla Cavit Bey İsanbul’a dönmek zorunda kaldı, yerine tam yetkili olarak Gülbenkyan’ı bıraktı! Gülbenkyan’da aldığı özel imtiyazlar ve kurulacak Turkish Petroleum Ltd,. Şirketi’nin yüzde beş hissesi karşılığında Osmanlı Devletini resmen sattı ve İngilizlerin önüne sürdüğü anlaşmayı imzaladı! İngiliz hükümeti Gülbenkyan anlaşmayı imzaladıktan 11 gün sonra 30 Mart 1914’de Osmanlı Ticaret ve Sanayi Nezaretine baş vurarak bütün Irak’ı kapsayan petrol imtiyazını resmen istedi. Gülbenkyan’ın imzaladığı anlaşmayı gören hükümet, çaresiz, imtiyazı verdi ve İngilizler bir daha çıkmamak üzere Irak petrollerinin üzerine oturdu!
İşte bu gün Orta Doğu hala yanıyorsa, IŞİD, PKK gibi terör örgütleri kan döküyorsa kökeninde salt petrol vardır ve petrol tükenmeden de kan akmaya devam edecektir!