10 gün kadar önce Amsterdam’dan İngiltere’nin Newcastle şehrine gidecek olan EasyJet uçağı 2 saat 20 dakika rötar yaptı. Dünya üzerinde bir sürü uçak rötar yapıyor ama bu bambaşka bir durumdu. Uçakta bulunan yaşları 15 civarında bir grup lise öğrencisi, yolculardan birinin dizüstü bilgisayarında Arapça bir şeyler yazmasından dolayı sorun çıkardı.
Onların kafasında oluşturulan algıya göre bilgisayarında Arapça yazan biri uçağı kaçırabilir ya da düşürebilir. Kabin memurları, pilotlar dil döktü ama çocuklar ikna olmadı, uçaktan indiler. Bilgisayarı ve yazdıkları sorun olan yolcuya gelince, İranlı bir doktora öğrencisiymiş ve aslında Farsça yazıyormuş... Algı ne kadar önemli ve ortaya çıkan sonuç ne kadar düşündürücü değil mi?
***
İngilizler, aslında algı yönetimini dünyada en iyi bilen ülkedir. Kız çocuklarının oynadıkları Barbie bebekler var ya, algı adına o bebeklerle bile uğraşır İngilizler. BBC, 2009 yılında Barbie ölçülerinde bir genç kadının neye benzeyeceğini hesaplatmış ve ortaya gerçeklere uymayan bir görüntü çıkmıştı. Sonuçta Barbie modelinin küçük kızlar üzerinde çok zararlı etkiler yarattığı fikrine varılmıştı.
Şimdi gerçek insan ölçülerinde olan yeni bir bebek Lammily adıyla bugünlerde piyasaya çıkacak. Oyuncakların çocuklar üzerinde yarattığı algıyı dert edinen bir ülkenin öğrencileri bilgisayarında Arapça yazdıklarını düşündükleri biriyle aynı uçağa binmiyorlar. Çelişkiye bakın, Barbie bebeklerden kötü etkilenmesine izin verilmeyen çocukların gerçek hayatta kötü etkilenmesine izin vermek...
***
Bu iki örneği algının nasıl kodlandığını anlatmak için yazdım. Yine İngiltere üzerinden bizim algılarımıza geçelim o zaman Futbolun ve demokrasinin beşiği olarak algılarız İngiltere’yi değil mi?
Peki çok uluslu bir petrol şirketi İngiltere’nin geleceği üzerine siyasi fikir beyan edebilir mi? Shell’in Yönetim Kurulu Başkanı Ben van Beurden, Londra’da düzenlenen bir toplantıda İskoçya’nın İngiltere’nin parçası olarak kalmasını istediklerini söyledi
***
Algı yaratma, algı yönetmede önemli 3 örnek yazdım sizlere. 2. Dünya Savaşı ve soykırım desem aklınıza sadece Museviler gelir ya, aslında Romanlar da ciddi soykırıma uğramıştır ama algımızda yer edecek kapital, medya, sinema güçleri yoktu.
Bir insanı bir şeylere ikna etmek için düşünce ya da duygular hedef alınmaz.İlk hedef algıdır zira düşünce ve duygu o algının üzerine kurulur. Yaşadığımız da üç aşağı beş yukarı budur...