Cumhur İttifakı'nı ve Erdoğan'ı destekleyenler olarak Allah'a çok şükrediyoruz.
ABD ve AB başta, Batı dünyası, Haçlı saldırılarından birini yürüttü.
Özellikle İngiliz ve ABD medyası, Erdoğan'a açıktan düşmanlık yaptılar. Türkiye'nin içişlerine karışmayı, siyaseti dizayn etmeyi, Kılıçdaroğlu'nu seçtirmeyi görev olarak gördüler.
Medyanın tarafsızlığı, bağımsızlığı hikâyesinin sadece onların menfaatleriyle ilgili olduğu bir daha görüldü.
İçerde, dövizle fonlanan medya, CHP'nin televizyon kanalları ve köşe yazarı kılıklı tetikçiler bir korku sarmalı kurdular. FOX TV, Halk TV, KRT TV, TELE1, Mesaj TV'de pervasızlaştılar. Akademisyen unvanlı ne çok etki ajanı varmış, onu da gördük. İnsan seyrederken iğreniyor.
Milletimizi sindirmek, korkutmak, kafasını karıştırmak için içlerindeki bütün kini, nefreti kustular. Seçimin ertesi günü tutuklanacaklar, görevden alınacak bürokratlar, valiler tefrikaları başlattılar.
Kiralanmış anket şirketleri vasıtasıyla Kılıçdaroğlu'nu haftalar öncesinden 13. Cumhurbaşkanı ilan ettiler.
Fatih Portakal gibi tetikçiler, utanmadan, sıkılmadan Erdoğan'ın oylarının yüzde 20 bandına düştüğünü, ağızlarını yaya yaya ekranlardan fısıldadılar.
Cibilliyeti belirsizlerle, cibilli düşmanlar adeta kudurdular.
FETÖ'nün nevri dönmüş ayak takımı kifayetsizleri, sosyal medyadan, uçak biletlerini bile aldıklarını yazdılar.
Bir de Ümit Özdağ gibi faşist zihniyetli bir kin ve nefret objesi sahneye fırladı. Erdoğan düşmanlığı ile yanıp tutuşan kitlelerin üzerine göçmen benzini döktü. Fitne kazanlarına odun taşıdı.
Kılıçdaroğlu'nun yanına pek de yakıştı...
İşte aziz milletimiz bu felâket tellallarına pabuç bırakmadı.
Şimdi şahlanmanın düzlüğüne çıktık.
Cumhur İttifakı'ndaki ahenk ile Erdoğan-Bahçeli gönül birliği ile Türkiye'nin Yüzyılı aşkla, heyecanla inşa edilecek.
Muhalefet cephesi ise şimdiden kendilerini yiyip bitirmeye başladılar.
Önce İmamoğlu, Kılıçdaroğlu'na "koltuğu bırak artık" sinyalini çaktı.
Kılıçdaroğlu ise koltuğu kurtarma adına parti yönetimini kurban olarak seçti.
Anlı şanlı CHP yandaşı yazarlar bile "sendeki bu koltuk hırsı neymiş böyle" derken Kılıçdaroğlu; "Durun bakalım önümüzde yerel seçim var, partiyi güçsüz bırakırsanız o seçimleri de kaybederiz. Ben buradayım, 6'lı masa burada, Akşener'de istifa etmez. Yolumuza devam edeceğiz" diye martaval okuyor...
Hele şu Babacan'a, Davutoğlu'na, Karamollaoğlu'na, Uysal'a CHP kesesinden verilen milletvekilleri, partilerine bir dönsünler, siz o zaman görün CHP'yi...
Bu arada HDP'de de işler çok karıştı. Selahattin Demirtaş siyaseti bıraktığını açıkladı. Hem de HDP yönetici ve teşkilatlarına, "Lafta radikal, pratikte okey masasından kalkamayan düşkünler" diyerek...
Muhalefetin en güzel günleri geride kaldı.
Hiç mutlu olamayan, sürekli şikâyet eden, şükür nedir bilmeyen, kin ve nefret ile yürekleri karalar bağlamış muhalefetin kavgalarını seyretmeye hazır olun.
Bir eser ve hizmet sergilemeleri mümkün olmadığından sadece Erdoğan düşmanlığı ile uğraşacaklar. Vefasız takımı Davutoğlu ile Babacan, tükenmiş Akşener, "bilge lider" Karamollaoğlu yeni felâket senaryoları yazacaklar, felâket tellâllığı yapacaklar.
Şimdiden başladılar. Aslında Erdoğan yenilmişmiş, kendi enkazının altında kalacakmış...
Kılıçdaroğlu da demiş ki, "6 ay dayanamazlar, erken seçim kapıda..."
Bu umudu ona Pensilvanya'dan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen vermiştir.
Kılıçdaroğlu'na gönderdiği mesajda, "bir cephede kaybettiniz ama savaş daha bitmedi" demiştir... Bunu derken de Kılıçdaroğlu'na, çok başarılı olduğunu anlatmıştır.
FETÖ elebaşı kendisini Mehdi sandığı için yenilgiyi kabul edemez. İyice biterken Kılıçdaroğlu'nu da bitirecektir.