Kendilerini ele vermekten bıkmadılar. Geçen gün bir radyo programında “Selam Terör Ögütü” komplosuna bile açıkça sahip çıktılar.
Allah rahmet eylesin, ailesine sabr-ı cemil ihsan eylesin; Berkin Elvan’ın trajik ölümü üzerine, bu delikanlının mezhebi kimliğine vurgu yaparak, mezhep çatışması çıkarmaya çalışanların ekmeğine yağ sürecek kadar gözü dönmüş olan adamlardan bahsediyoruz. Başbakan Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’yi ve bütün İslam dünyasını aynı anda hem Şii İran’a hem de Şii düşmanı El-Kaide’ye peşkeş çekmek isteyen ve Türkiye’nin en tanınmış siyasetçilerinden, yazarlarından, gazetecilerinden, sivil toplum örgütlerinden oluşan binlerce kişilik terör örgütü masalına tartışılmaz bir hakikatmiş gibi dört elle sarılmak da yakışır bu alçaklara.
Aynen öyle yapıyorlar: Tartışılmaz bir hakikatmiş gibi dört elle sarılıyorlar. “Devletin hazırladığı terör örgütleri listesinde Tevhidi Selam örgütü de yer alıyor” ise, bu örgütün varlığı ve teröristliği “resmen tescillenmiş” ise, herkes bunu böylece kabul etmeliymiş!
28 Şubat diktatörlüğünün yazdığı manyakça bir senaryoya dayalı terör örgütü iddialarını muteber kabul eden ve onların üstüne çok daha manyakça senaryolarla yeni iddialar ekleyerek binlerce masum insana terörist yaftası yapıştıran, Süleymancılardan Menzilcilere kadar sayısız cemaati terör örgütü unsuru olarak gösteren, zindanları bunlarla doldurup taşırmayı planlayan vahşi paralel devlet kadrolarının uluslararası sistem ağaları adına giriştiği bu “temizlik harekatı” hazırlığının ifşa olması üzerine utançtan yüzleri kızarması gerekenler hiç oralı olmayıp “Cemaate illegal örgüt diye saldırmayı bırak da resmi kayıtlara göre illegal örgüt olan Tevhidi Selam’a bak” diyorlar.
Neymiş? Devletin hazırladığı terör örgütleri listesinde Paralel Devlet Yapılanması yahut Pensilvanya Örgütü diye bir şey yokmuş!
Peki...
Ya bundan sonra olursa?
Ya devlet “Selam örgütü iddiaları asılsız, fakat Pensilvanya merkezli terör örgütü iddiaları gerçek” deyip, terör örgütleri listesine Fethullah Gülen ve adamlarını da eklerse?
O listede yer alıp almamayı esas kabul eden, bir yapılanmanın varlığını ve teröristliğini kabul etmek için o yapılanmanın o listede yer almasını yeterli bulan zevat, “Teröristliğimiz artık tescillendiğine göre bağrımıza taş basarak terörist olduğumuzu itiraf etmekten başka çaremiz kalmadı” diyecek mi?
Hele aleyhlerindeki dosyalar Selam masalındaki gibi fantastik senaryolara değil de taş gibi gerçeklere dayandırılırsa...
Dört başı mamur bir dava ile yakalarına yapışılacağı gün yaklaşıyor!
***
Kendilerinden -daha doğrusu arkalarındaki uluslararası odakların gücünden- o kadar emindiler ki, o kadar pervasız davrandılar ki, fitne-fesat operasyonlarını icra ederken geride bıraktıkları izlerin haddi hesabı yok.
Zaferin kesin olduğuna, kendilerinden hesap sorabilecek kimsenin kalmayacağına inançları tam olduğu için kimi yerde çok dikkatsiz hareket ettiler.
Şimdi de, 17 Aralık ve 25 Aralık darbe girişimlerinin başarısızlığa uğraması üzerine yakayı tümüyle ele vermenin eşiğine geldiklerini hissederek, son bir gayretle toplumsal kaos kartını oynuyorlar. Alevilerin hassasiyetlerini kaşıyor, sokak çatışmalarını besliyor, DHKP-C gibi örgütlerin fink atabileceği bir vasatın oluşması için vargüçleriyle çalışıyor, ortalığın iyice karışması için ne gerekiyorsa yapıyorlar. “Belki o kargaşada Erdoğan düşer... Hiç değilse örgütümüze doğru dürüst bir kaçış planı hazırlayacak kadar vakit kazanırız...” diye düşünüyorlar, besbelli.
Çırpınışları beyhudedir inşaallah.
Allah onları ıslah esin. Islah etmezse, bize kurdukları tuzaklara kendilerini düşürsün. Düşürüyor zaten.