Yılsonu karnem pek güzel. Yani dersler açısından... Hal ve gidiş notunu okurlarıma bırakırım. Alışkanlığım değildir ama gazeteciliğe başlayışımın 21. yıldönümüne üç ay kala çalışkanlığımla iftihar edebilirim bir kez olsun. Annemle babamdan bisiklet istediğimden ya da Noel Baba’dan şöyle güzel bir hediye beklediğimden değil ama meslekte 20. yılı doldurduğum 2012’nin sonunda bir değerlendirme yapma gereği duydum. Hesaplaşma da diyebiliriz buna. Ya da yaşlanma! İnsan ara sıra durup kendisine dışarıdan nesnel biçimde bakmalı. İşyeri jurnalciliğinden başka bir şey olmayan performans değerlendirmeleri vb. ile ilgilenmiyorum.
Önce kabaca bir envanter çıkarmalı. Ne yapmışım, ne yazmışım. İşimi hiç aksatmış mıyım, yazı atlamış mıyım? Çok şükür o konuda daha 20 yıldır hiçbir vakam yok. Ne hasta olduğum ne bir yakınımı kaybettiğim ne tatile çıktığım için rutin olarak yazmam gereken bir yazıyı yazmadığım olmadı. Üstelik bu yıl Star Cumartesi’de film eleştirisi yazmaya da başladım.
Öte yandan bence nicelik pek de önemli değildir. Emek elbette çok kıymetli ama ne kadardan çok neye ve nasıl sarf edildiğine, verimliliğe ve niteliğe bakarım. Karneme bu yıl pekiyi doldurmamın başlıca sebebi örneğin yaptığım söyleşilerdir. Sinemanın önde gelen yaratıcılarından randevu kopararak, yüz yüze, konuşarak yaptığım söyleşilerdir. Başka nasıl olur ki söyleşi diye ne siz sorun ne ben söyleyeyim!
***
Dünya çapında etkinlikleri Türkiyeli okurlara ne kadar taşımışım diye baktım da bayağı memnun oldum listemden: Yılın dört fenomen filminin de yaratıcılarıyla röportaj yapmışım! Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı’yı Taviani Biraderler “Sezar Ölmeli” ile kazandığında röportaj cepteydi, biraz kısaydı ama olsun. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi Michael Haneke”Aşk” ile kazandığında röportaj cepteydi, uzunluğu da idealdi!
Berlin’de En İyi Yönetmen seçilen Christian Petzold ile de konuşmuştum, açılış filminin güzeller güzeli yıldızı Diane Kruger ile de... Ve tabii Generation bölümünün büyük ödülü Kristal Ayı’yı kazanan, bugüne dek 25 ödül toplayan Reis Çelik ile festival öncesinde röportaj yapmıştım. Çelik’e bu bölüme katılmayı kabul etmesi için ısrar ettiğim için de ayrıca pek memnunum!
Amerikan bağımsız sinemasının son yıllardaki en parlak çıkışını “Düşler Diyarı” ile yapan Benh Zeitlin Cannes’da Altın Kamera ve FIPRESCI Ödülleri’ni kucakladığında söyleşimizi yayınlamak için sabırsızlanıyordum. Jüri Ödülü kazanan Ken Loach ve Paul Laverty ile kalabalık bir yuvarlak masa söyleşisinden şahane sözler kapmıştım.
Hep o kadar “sanatsal” da değildim. Ocak ayında Avrupa sinemasında bir fenomen olan; 37,5 milyon izleyici sayısıyla Harry Potter’ı bile geride bırakan Intouchables / Can Dostum’u bu başarıya taşıyan iki oyuncusu OmarSy ve François Cluzet ile söyleşi yaptım. İki ay önce Moskova’da Rus sinemasının ilk kez düzenlenen film marketi Kızıl Meydan Gösterimleri’ni takip edip okurlarımıza aktardım.
İstanbul Film Festivali sırasında sinemamızı geleceğe taşıyan şahane kadın yönetmenler Belmin Söylemez, Elif Refiğ, Müjde Arslan ve Çiğdem Vitrinel ile masaya oturduk. Adana Altın Koza Film Festivali arifesinde Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu adaylarını yani sinemamızın yeni sultanlarını yazdım. Ve daha neler neler: Büyük Finli usta Aki Kaurismaki’den son yılların en çarpıcı aktörlerinden Madds Mikkelsen’e birçoğu Türkiye’de birer ilk olan söyleşilere imza attım. Audrey Tautou ile üçüncü röportajımı yaptım! Taa Şili’den izlenimlerimi bile aktardım! Bütün bu yoğunluğun arasında ikinci kez FIPRESCI Başkan Yardımcısı seçildim...
Kendi kendimi böyle dolduruşa getirince mecburen 2013’te de bu performansı yakalamam gerekecek!