Dr.Henry Kissinger yanıldı. O, Soğuk Savaş’ın bitimiyle Pax Americana (Amerikan Barışı) döneminin başlayacağından emindi. Çıkış noktası, MS birinci yüzyılda başlayıp iki yüzyıl sürmüş Roma imparatorluğunun insanlığa hakim olduğu Pax Romana (Roma Barışı) dönemiydi.1815-1900 arasında Büyük Britanya’nın “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olduğuPax Britannica (Britanya Barışı) dönemini önemsiyor, insanlığın bir kez daha liberal ekonomi, güçlü demokrasi anlayışı olan “tek süper güç” dönemine girdiğini savunuyordu. Kissinger’a göre “yeni dünya düzeni” Amerika’nın iç politik değerleri doğrultusunda, yani liberal, rekabetçi ekonomi, sivil toplum ve güçlü demokrasiler çerçevesinde şekillenecekti. Bu görüşler, Amerikan ordusunun Afganistan ve Irak’a demokrasi taşıma operasyonuna dönüştü, Afganistan’da iki ay önce yapılan devlet başkanlığı seçimini sonucu hala açıklanamıyor, Irak’daki durum ise ortada... Yeni dünya düzenini inşa etmek için yola çıkmış Amerika, Kırım ve Ukrayna’nın doğusunda Rusya, Güney Çin Denizi’ndeki Japonya’ya ait adalar bölgesinde ise Çin’in meydan okumasıyla karşı karşıya... Nerede hata yapıldı?
Kabuğuna çekilen süpergüç...
Yıllık ekonomik üretimi kadar dış borcu olan, maliyesi sürekli açık veren ve 2035 yılında dış borcu yıllık üretiminin yüzde 190’ına varacak bir süpergüçle dünya düzeni kurmaya çalışıyoruz!.. Bu noktaya gelene kadar Almanya ve Japonya “sorunlarını” çözmüş, Sovyetler Birliği’ni dağıtmış, yakın tarihi başarılarla yüklü bir devlet bu... Ama, “üretim ekonomisini” bu süreçte Çin’e kaptırmış, ulusal gelirinin yüzde 58’ini faiz gelirlerinden sağlayan, verdiği açığı dış yatırımcının hazine bonosunu almasına bağlayan, işsiz gençlerin yaşadıkları varoşlarla ancak polisini askerleştirerek baş edebilen bir devlet aynı zamanda... “Amerika’nın dünya liderliğinin gerilemekte olduğunu” Obama’ya söylerseniz, sizi derhal, “ne dediğini bilmeyen şaşkın olmakla” suçlayacaktır, ama, gerçek Pax Americana’nın Kissinger’ın tahmin ettiğinden kısa sürdüğüdür. Soğuk Savaş’ın zaferle sonuçlanmasından sonra doğan “zafer coşkusu”, yerini, Afganistan ve Irak hayal kırıklıklarına, Rusya ve Çin’in meydan okumalarına, Suriye’de kellesi kesilen Amerikan vatandaşlarına bıraktı. ...Ve süpergüç, belki, elindeki yüksek istihbarat kapasitesini, hava ve deniz kuvvetlerini bir süre daha kullanabilir ama, ekonomisinin yaşamakta olduğu zorluk, askerlerinin postallarının karargahlarında her zaman boyalı kalması sonucunu verecektir.
Dünya, artık, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki yıllarda olduğu gibi, süper gücü olmayan bir döneme girmektedir. Dr.Henry Kissinger’ın geçtiğimiz günlerde Yeni Dünya Düzeni Asamblesi’nde yaptığı konuşma, bir gerçeği vurguluyor: Amerika yeni dünya düzeninin kurulmasında öncü rolü oynayabilir ama bölgesel yapılanmalara, bu yapılanmaların kendi aralarındaki etkileşimine kulvar açarak bunu başarabilir. Bu, aslında bir hayal kırıklığının itirafı, bugün NATO Zirvesi’nde neden 60 ülkenin liderlerinin bir araya geldiğinin yanıtıdır.
Pax Ottomana’nın önemi...
Kissinger başta, Batılı stratejlerin kitaplarında konu, Ortadoğu-Balkanlar-Kafkasya üçgeni olduğunda, 16’ncı yüzyılda kurumsallaşmış ve 1918’e kadar sürmüş Pax Ottomana (Osmanlı Barışı) kavramına rastlayamazsınız. Ama özellikle Ortadoğu’nun geldiği nokta, bölgesel kurumsallaşmada “dikte eden” değil, “düzenleyen” bir gücün varlığını kaçınılmaz kılmaktadır. Soğuk Savaş’ın bitişini, 2.Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş iki kutuplu dünyanın sonlanması olarak kutlamıştık, yanılmışız, gerçek, Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulmaya çalışılmış sınırlar sisteminin de sonuna geldiğimizi gösteriyor. Büyük Britanya’nın geleneksel rakipleri Almanya ile Fransa mihverinde şekillenmiş Avrupa Birliği’nden ayrılma, ABD ile bütünleşerek manevra alanını genişletme eğilimi bunun işaretidir. 1820’lerde her biri Avrupa’nın toplamından daha fazla ekonomik değer üreten Hindistan ve Çin’in bugün tekrar yakalamaya çalıştıkları küresel aktörlükle Rusya’nın NATO’ya meydan okuması başka işaretleri...
Sözüm, okurdan önce bu ülkeyi yönetenlere: Pax Ottomana’nın kapımızda belirmesi kaçınılmazdır. Bunu biz planlamayacağız, tarihin akışı zorlayacak. Sakın, bunu, dedelerimiz gibi silah zoruyla yapacağımızı düşünmeyin...
Bu, Çarlık Rusyası genetiklerine hızla dönen Rus kadroların tercihi olabilir ama bizim olamaz...
Nasıl mı olacak? ABD ile “yeni dönem ilişkisi” pazartesi yazısında...