Rusya’nın “kontrollü-kontrolsüz” tırmandırdığı kriz, farklı boyutlara ulaşarak sürüyor. Uluslararası zeminde, diplomatik ve askeri olarak Türkiye’nin haklılığı teslim edilmekle kalmıyor, gerekli adımların da atıldığını görüyoruz.
NATO bir yandan, Washington’dan Erbil’e farklı coğrafyalar diğer yandan Rusya’nın sürdürdüğü algı savaşına karşı açıklama üzerine açıklama yapıyor.
Rus televizyonlarında Batı’nın Türkiye karşıtı Rus argümanlarını satın almamasına yönelik yakınmalar dile getiriliyor.
Ortalık toz duman. En büyük kavga da algı cephesinde veriliyor.
Peki bizim aydınlarımız ne yapıyor? Rus televizyonlarına demeç verip, DAEŞ’e yönelik sözde Türk desteğini ispatlamaya mı çalışan dersiniz, yoksa sosyal medyada Putin’e tavsiye sıralayanlar mı?
Türkiye’ye çaksın da, üç kuruş fazla olsun, fark etmiyor bu arkadaşlar için.
Hele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan saldırılar söz konusu olduğunda kanları damarlarında durmayacak denli heyecanlanıyor bu arkadaşlar.
Böyle bir patoloji var...
Ruslar füzelerini göstere göstere Boğaz’dan geçmiş, defalarca sınır ihlali yaparak egemenlik haklarını ihlal etmiş, fark etmiyor bu arkadaşlar için.
O çok kavgasını verdikleri düşünce ve basın özgürlüğü sayfasında Putin’in karnesinin de önemi kalmıyor.
Arkalarına aldıkları Batılı arkadaşları da bu arkadaşların Moskova ile kurmaya çalıştıkları garip ittifakı gözlerinin ucuyla süzüyor, farkında değiller...
Bu aralar arkadaşların ağzından “Hepimiz Putin’iz” sloganı düşmek bilmiyor.
Vah ki vah...
Bu kriz, çabalar sonuç verip de dindiği zaman, kendilerine yeni omurgasız ittifaklar arayacaklar, her adımda olmayan prestijlerinden biraz daha kaybederek...