Lojman çocuklarıydık. Tırnaklarımız kısa, mendillerimiz temizdi. Babalarımızın işe gidip gelmesi için çalışan servis otobüsü bizi de okula bırakıyordu. Daha doğrusu beni okuluma bırakıyordu. Ben henüz birinci sınıftaydım. Lojmanın diğer çocukları ilkokulu devirmişlerdi ve ne kadar büyüktüler anlatamam. Onlara bakıp, “...bu yaşlara acaba ben de gelebilir miyim?” diye merak atına biniyordum.
Anneme sordum; “Sence ben ne zaman büyürüm anne” dedim. Annelerin; “Garip soru soran çocuk kontenjanı” oluyor. O kontenjanın hoşgörüsü pek geniştir. Annem de beni büyümek konusunda anne diliyle bilgilendirdi. Bir de süt ile kurabiye ve yanına erik kurusu verdi. Bunları yersen daha çabuk büyürsün” dedi. Bana hiç mantıklı gelmedi. “Kurumuş bir erik beni nasıl büyütecek kendisi büyümemiş kalmış, kurumuş.” diye düşündüm. Ama annem üzülmesin diye ses çıkarmadan erik kurusunu yedim, sütü içtim. Sonra bir yalandım şapır şupur. Annem benim kediler gibi yalanmamı pek seviyordu.
Annemi seviyordum ama okulda sevdiğim insan azdı. Öğretmenimizi seviyordum. Sınıf başkanı Hüseyin’i, bir de sümüklü Elmas’ı seviyordum. Ama annem sümüklü Elmas’a hep kızardı. “Pasaklı bu kız. Ağzı burnu birbirine karışıyor da bir mendile silmek aklına gelmiyor” derdi. Ben ise Elmas’ın o tarzına hastaydım zaten. Anneme söylemiyordum ama Elmas’ın her haline tav oluyordum. Öyle bir sevdaydı benimki. Elmas benim ona teneffüslerde aldığım çikolatalara ve son teneffüste aldığım simit ile ayrana bayılıyordu. Elmas deli gibi yerdi. Benim küçük ısırıklarla perişan ettiğim çikolatayı neredeyse tek lokmada yutuyordu. Sonra gözüme bakıyordu ben dayanamayıp bir tane daha alıyordum. Elmas kara delik gibi yutuyordu ne alırsam. Ders zili çalmasa Elmas beni de yer diye korkuyordum. Elmas yiyeceği kadar yedikten sonra beni bir kere öpüyordu. Sulu ve yapışkan bir öpüştü bu. Annem görse eminim midesi bulanırdı.
İşte o günlerde öğretmenimiz Elmas’ı tahtaya kaldırdı. Benim pasaklı Elmasımı tahtada rezil etti. Öğretmen sordukça Elmas kötüledi. Cevap veremedi. Keşke biraz çikolata olsaydı. Elmas çikolata yiyince az da olsa parıldardı. Ben o iştahla parmak kaldırdım.”Öğretmenim ben hemen kantinden çikolata alıp gelsem de Elmas bir kere yese olur mu?”dedim. Öğretmen de sınıftakiler de epeyce güldüler bu sözüme. Elmas da dil çıkardı ve bana küstü. Artık teneffüslerde yanıma gelmiyordu. Ben çikolata ve diğer nevalemi yalnız yiyordum. Öğretmenim ise beni gördükçe; “Aman Elmas’ı iyi besle” diyerek gülüyordu.
Elmas’a çikolata alma hikâyem eve kadar geldi. Annem ve babam bana epeyce nasihat ettiler. Ve harçlığımı yarıya indirdiler. Annem her gün aynı şeyleri söyleyip bana kızıyordu. “Elin sümüklüsünü beslemek nerden çıktı. Nasıl bir çocuksun sen böyle yavrum? Saf desem saf değilsin ama demek ki aklına kötülük gelmiyor...”
Elmas’ı görünce aklıma kötülük gelmesi için çok çabaladım. Ama olmadı. “Elmas nasıl kötü olabilir?” diye epeyce düşündüm. O günlerde her teneffüs çocuklar etrafımı sarıyor, bize de çikolata alsan diyerek beni didikliyorlardı. Hiç birisine almadım. Ama yalnız da yiyemedim. Aldım çantama doldurdum çikolataları. Sonra teneffüste herkes dışarıdayken Elmas’ın çantasına doldurdum çikolataları. Ve beklemeye başladım acaba sümüklü böceğim ne yapacaktı çikolataları görünce. Elmas çantasını açıp çikolataları görünce hemen bana baktı. Ben de ona baktım. Donduk kaldık öylece. Ve Elmas gülümsedi, el salladı bana. O kadar sevindim ki enseme buz koydular sanki. Heyecanlanınca enseme soğuk bir şey dokunur benim. Yine öyle oldu. O sevinçle eve geldim. Durumu anneme anlattım. Annem gözlerini kısarak dinledi beni. O zaman korktum biraz. “Annem ne planlıyordu acaba?” dedim. Ama annelerin planlarını öğrenmeye çalışmak bana pek doğru gelmedi. Ben Elmas’ı düşünerek uyudum. Annemin planını çok geçmeden öğrendim. Annem bana kuşburnu marmelatı ve sıcak emek yedirecekmiş; “Elmas da gelsin.” dedi. Elmas’ın elinden tuttum beraberce eve geldik. Elmas biraz çekingendi. Ama kuşburnu marmelatını merak ettiğini söyledi. “Merak etme kuzum az sonra bolca yiyeceğiz.” dedim eve geldik. Annem bir hışımla Elmas’ı yakaladı ve saçını kesmeye başladı. Elmas hiç kıpırdayamadı. Sonra bir güzel yıkadı. Yeni elbiseler almış bir de karanfil kokulu mendil...
Elbiseyi giyip, traş olunca Elmas’ın güzelliği ortaya çıktı. Annem; “Kız sen ne güzelmişsin elekçi” dedi. Gülüştük ve Elmas yoruluncaya kadar sıcak ekmek ve marmelat yedi. Elmas yedi biz seyrettik.
O günden sonra Elmas bir hafta içinde tekrar sümüklü oldu. Ama bir haftada herkes Elmas’ın güzelliğini görmüş oldu. Zaten ilkokulda herkesin çok fazla derdi oluyor, bizim sevdamız da o dertler arasında unutuldu gitti. Herkes unuttu ama ben unutmadım ve her teneffüs çikolatasını aldım Elmasımın...