Bu ülkede kanın durmasını istemeyen, 30 yıldır Türkiye’nin ayaklarına pranga vuran terörün bitmesinden endişe duyan ‘çözüm’ karşıtlarını gördükçe, doğrusu hayret ve dehşet içinde kalmamak mümkün değil.
Meğer terör, bazılarının gerçekten geçim kaynağı olmuş. ‘Çözüm süreci’nin başladığı ilk günden bu yana, solda ya da sağda yer alan bütün muhalefet partilerinin, zihinleri hala ‘eski medya düzeni’ne ayarlı gazetecilerin, yazarların, bütün ulusalcı-Ergenekoncu tayfanın sergilediği tavırlara ve söylemlere yakından baktığınızda dramatik bir tablo ile karşılaşıyorsunuz.
Adeta telaş içindeler. Muhalefet partileri, terör biterse kan üzerinden siyaset yapma imtiyazını kaybetmekten korkuyor.
Kimi meslektaşlarımız, iktidara vurmak için ellerindeki son oyuncağın alınmasından endişe ediyor.
Ergenekon ve ulusalcı tayfa ise, terör üzerinden pazarladıkları ‘kaos’ ve kirli senaryoların piyasa değerinin düşmesinden korkuyor.
Bu yüzden de, kimisi can havliyle ‘çözüm sürecini’ akamete uğratmak için açıktan kin ve nefret kampanyası yürütüyor. Kimisi de, yaşadığımız tarihi dönemin değerini kavrayamadığı için bilerek ya da bilmeyerek çözüme tuzak kuranların değirmenine su taşıyor.
***
Artık şu tabloyu hepimiz ezberledik. Geçmişte, Türkiye’nin darbelerden arınma sürecine karşı çıkan, 367 rezaletinde ‘vesayet’e sığınan, parti kapatma davalarında millet iradesini hançerleyenleri koruyup kollayan bir medya zihniyeti var ki, bugün de hala aynı minval üzere devam ediyorlar.
Ancak yine de haksızlık etmeyelim, bugün biraz değiştiler. Mesela, geçmişte darbecilerden manşet siparişi alıyorlardı, bugün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarına karşı efelenmeyi öğrendiler.
Hayır, yanlış söyledim, az değil çok değiştiler... Dün darbecilerin talimatıyla manşet atıyorlardı, bugün Başbakan Erdoğan, “Baldıran zehri içmeye razıyız, yeter ki kan dursun” sözleriyle tarif ettiği çözüm sürecine tuzak kuranlara karşı “batsın bu gazetecilik” şeklinde sesini yükseltince, “Demokratik bir ülkenin Başbakanı gibi davranamıyor bir türlü. Benzerine diktatöryal rejimlerde rastlanabilecek bir durum bu” diyerek birdenbire demokratlığa terfi ettiler.
Haberin şehvetini, ‘çözüm’e tercih edenler bilmeli ki, gazetelere yön veriyor diye eleştirdiğiniz bu başbakan, Türkiye’nin terör belasından kurtulması için sadece elini değil, gövdesini de taşın altına koymuş durumda.
Boşuna paşalarınızdan kalma ‘diktatörlük masalları’ anlatmayın ve de yorulmayın. Ayrıca, Başbakan Erdoğan kimseye manşet talimatı filan da vermiyor. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, o işlere Çevik Bir bakıyordu. Eğer çok özlediyseniz, Ankara’ya bir yolunuz düştüğünde, bir zahmet paşaya uğrayın ve eski güzel günlerinizi yad edin.
Demek ki, ‘kışla gazeteciliği’nden bozma demokratlık böyle bir şey oluyormuş... Paşa manşet için öperse demokrat, Tayyip Erdoğan eleştirirse diktatör!..